21 Aralık 2010 Salı

BU RÖPORTAJ CHP'DE ÇOK TARTIŞILACAK

CHP Parti Meclisi'ne seçilen 41 yaşındaki ilahiyatçı Dr. Muhammet Çakmak, Elazığlı Halidi Nakşibendi şeyhi Halit Hoca'nın torunu. Gürsel Tekin'in deyimiyle 'CHP'lileri dayak yemişe çeviren' ilahiyatçı Çakmak, Fethullah Gülen'in Türkiye'de bir fenomen olduğu görüşünde.
2002'de AK Parti'den aday adayı olmak isteyen Çakmak, 2004-2007 yılları arasında DYP Genel Başkanı, hemşerisi Mehmet Ağar'a danışmanlık yaptı. Cumartesi günkü kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu'nun blok listesinden PM'ye giren ilahiyat hocası, 'CHP'yi çok önemsiyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran ve Türk toplumunu modernleştiren parti' diyor.

Akşam gazetesinden Özlem Akarsu Çelik'in röportajına göre, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde din sosyolojisi dersleri veren Çakmak'ın yüksek lisans tezi, 'Dini bir grup olarak Aczmendilik', doktora çalışması, 'Nakşibendiliğin Sosyolojik Evreni- Elazığ ve Siirt Örneği'. 'Türkiye'de Sanayici Dindarlığı' araştırması 'muhafazakarlar zenginleştikçe laikleşiyorlar' yorumuna neden olmuştu.
Uzmanlık alanları, dini grup ve cemaatlerin sosyolojik analizi, yabancılaşma, din ve siyaset ilişkisi olan Muhammet Çakmak İngilizce, Arapça ve Osmanlıca biliyor...
- Nakşibendi Şeyhi Halit Hoca, ilahiyatçı torununun CHP yöneticisi olmasına ne dedi?
Hayatımın en büyük onuru olan, taparcasına sevdiğim müthiş zarif bir adamdır dedem. Güneş gibi insanlara aydınlık dağıtır. Hayatının hiçbir döneminde siyasetle ilgilenmemiş, aşk ve gönül adamıdır. 90 yaşında ve Allah'a şükür sağlığı iyi. Bize hep, 'kendinizi yetiştirin bu fukara, garip millete hizmet edin' der.
- Tecrübelerinize bakınca siyaseti kafanıza koyduğunuz anlaşılıyor...
2002 seçiminde AK Parti'den aday adaylığım söz konusuydu, olmadı. DYP lideri Mehmet Ağar'la ise Elazığ'dan tanışıyorduk. Çok genç yaşta siyasete karşı ilgim vardı. Siyaseti, kişinin doğrularını, birikimlerini insanların hizmetine sunacağı bir alan olarak görüyorum.
TARİHSEL KÖKÜ OLAN TEK PARTİ
- CHP ile ilişki nasıl başladı?Bir arkadaşım sayesinde Deniz Baykal ile tanışmıştım. Din üzerine sohbet ettik. Baykal'ın Kutlu Doğum haftasındaki konuşmasına katkım oldu. Gürsel Tekin de yakın arkadaşımdır. Kemal Kılıçdaroğlu ile tanışmamızda, Meclis'teki odasında devlet-din ilişkisi, Türkiye dindarlığı, başörtüsü konularını konuştuk. Büyük bir zarafet göstererek anlattıklarımdan etkilendiğini söyledi. Ardından swissOtel'deki toplantıya davet edildim. Hazırlıklı gittim.'CHP'nin sorunu ontolojik (varlık bilimi ile ilgili) dedim.
- Neden CHP?
CHP'yi çok önemsiyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran ve Türk toplumunu modernleştiren partidir. Modernleşme, Türk milletinin binlerce yıllık tarihindeki en önemli kırılma noktasıdır. Bu sayede Kanuni döneminden daha güçlüyüz bugün.
- CHP'deki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Değişim çok doğal. Değişmek ontolojiktir, tanrısaldır. Değişmemek bataklığa dönüşmektir. CHP tarihsel kökleri ve derinliği olan tek partidir. Entelektüel hafızası olan bir parti değişimi sağlayabilir.
- CHP'yi eleştirirken 'Tanrısal söylem geliştirmelisiniz' demiştiniz...
CHP belli bir söyleme, banda sıkışmış, toplumun büyük bir kısmı ile irtibatını kaybetmişti. Tanrısal söylem, insanın bu evrende yaratılmış en değerli varlık olduğunu hesaba katan söylemdir. Ötekileştirmeyen, ayırmayan, itmeyen... 'İnançların, etnik kökenin, alışkanlıkların beni ilgilendirmiyor. Sen önemlisin çünkü tanrının bu evrende yarattığı en değerli varlıksın' demek gerekiyor.
- Başbakan da 'Yaradılanı severiz Yaradan'dan ötürü' diyor...
Evet ama bunu söylerken birilerini ötekileştirmemek asıl önemli olan.
- AK Parti kimi ötekileştiriyor?
Hiçbir partinin sözcüsünü rakip olarak görüp konuşmayacağım. Fikirlerimi, doğrularımı, Türk milletine olan derin inancımı ifade edeceğim. Biz dünyadaki gelişmeleri rakip kabul ediyoruz.
- Sadece Türkiye değil tüm dünya muhafazakarlaşıyor, neden?
Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle yeni bir postmodern çağa girildi. En genel ifadesiyle 'Tanrı yeniden hayatımıza döndü.' 90'lı yıllardan sonra Auguste Comte pozitivizminin yıkıcı etkileri keşfedildi. İnsanı makine gibi gören modern algının çöktüğü fark edildi. İçsel algıların, dinselin yükselmesi normaldir. Türkiye de nasiplendi bu ortamdan. İnsanları dinin pür, naif, berrak içsel yolculuğuyla tanıştırmak lazım. Din insanı ötekileştiren bir kavrama dönüşmemeli.
- Ne demek dinin insanları ötekileştirmesi?
Dindarlık eğilimi bir ötekileştirme boyutuna taşınırsa, bu benim tüylerimi diken diken eder. Dinlerin yanlış anlaşıldığı dönemlerde, toplumlarda ne büyük baskılara neden olduğunu bilen bir ilahiyatçıyım. Ben, 'İslam modernite karşısında görkemli bir defans oluşturdu' diyorum. Nakşibendilik, insanlığı yalnızlaştıran bu kainatta çıkara dayalı ilişkilere karşı yüksek bir ahlaktır. İslam ötekileştirmez, insanların ruhları üzerinde bir baskı aracına da dönüşmez.
ADAM OLMADIKTAN SONRA İSTER ÇIPLAK GEZ, İSTER ÇARŞAFLA
- Başını örtmeyen kadın günahkar mıdır?

Bu cümleden daha büyük günah düşünemiyorum. Böyle bir düşünceyi lanetliyorum. Bu insanlık suçudur. Müslüman olmak yüksek düzeyli bir insanlaşma projesidir. Adam olmadıktan sonra ister çarşafa gir, ister çıplak gez. Elinden ve dilinden emin olunan adama dönüşmektir İslam'ın gayesi...
CHP'LİLERİN DİNDARLIĞI ZARİF VE DERİN
- CHP din düşmanı mı?

Asla! Bu CHP'lilere atılmış büyük bir iftiradır. Baykal'ı, Kılıçdaroğlu'nu, Gürsel Tekin'i, Umut Oran'ı, Faruk Loğoğlu'nu tanıyınca bırakın din düşmanı olmayı ne kadar zarif ve derin ince bir dindarlık çizgisinde olduklarını gördüm.
- 'Dini gruplar etnik milliyetçiliğe geçit vermez' dediniz. CHP bölgede bu şekilde mi oy alacak?
'Tanrı'nın yarattığı görkemli bir varlıksın, seni kabul ediyorum' dediğinizde sorunlar ortadan kalkar. Ben o bölgenin çocuğuyum. Türküm ama Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgedenim, akrabalıklarımız var. Biliyorum, tarihsel açıdan sorunlar, büyük ekonomik gerilik var. Bunların aşılması için büyük gayretler gerekiyor. Bu nedenle, Kılıçdaroğlu'nun ikinci büyük 'Arama Toplantısı'nı ocakta Van'da yapacağız.
KILIÇDAROĞLU'NU ANLAMAYANLARA PES DİYORUM!
- Kılıçdaroğlu nasıl bir lider?

Kemal Bey'in liderliğinde toplumun büyük bölümüne yayılan bir umut yükseliyor. Ekonomiyi çok iyi biliyor. Türkiye'nin en büyük avantajı. Gençlerimiz işsiz. Kılıçdaroğlu'nun 'Benim adım Kemal. Parayı bulurum diyorsam bulurum' sözünü anlayacak birikime sahip olmayanlara pes diyorum. 'Türkiye'nin bütün gelir sistemini bilen bir adamım, ekibim var, yıllardır buna kafa yoruyorum, projelerim hazır' diyor. Entelektüel birikime olan sonsuz güvenin ve imanın ifadesidir bu.
MARKS ANLAŞILSAYDI, SOL SEFİL OLMAZDI
- Fethullah Gülen'i ve cemaatini bu kadar güçlü yapan nedir?
Fethullah Hoca Türkiye'de bir fenomendir, kimsenin görmezden gelemeyeceği bilge bir adam. Fakir halkın çocuklarının okuması için sonsuz gayret gösteren biri. İyi şeyler yapıyor. İnsanlar mesailerini, paralarını bireysel dünyanın görkemlerine harcarken, Fethullah Hoca Türkiye'nin ve dünyanın her yerinde okullar açıyor. Önce eğitime hizmet veren herkesi sonsuz saygıyla selamlıyorum. Fethullah Hoca, Türk toplumunun temel değer sistemine ve milletin, devletin daha da güçlenmesine katkı yapan bir kişidir. Saygıyla izliyoruz.
- Cemaatin güçlenmesinin ardında ABD var, yorumuna katılıyor musunuz?
Bunlar klasik eski Marksist jargona dair, geri kalmış kafaların ürünü olan söylemler. Komik şeyler. Türkiye'de Karl Marks anlaşılsaydı sol bu kadar sefil duruma düşmezdi. Ben Marks'ın yabancılaşma kavramını okuduğumda sarsılmıştım.
- Çocuklarınız imam hatip lisesinde mi okuyor?
Hayır. İki oğlum var. Halit Göktuğ lisede, Gökberk ortaokulda. Ben Elazığ İmam Hatip Lisesi mezunuyum.
Okumayan, sorgulamayan bir dindarlık var
- Neden yoksullar daha dindar?

Bu hep böyle olmuştur. Çok acıdır, fakirlik kaderciliği doğurur. İslam'ın en büyük emirlerinden biri, toplumların ekonomik refahını geliştirme sorumluluğudur. Yoksulluğu yendiğimiz gün Türkiye'de gerçek anlamda sağlıklı, kaliteli dindarlığın geliştiğini göreceğiz. Eğitim ve refah arttıkça dini grup ve cemaatlerin gücünün azalacağını düşünüyorum. Türkiye'de okumayan, sorgulamayan bir dindarlık var. Maun suresinde 'Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar niçin namaz kıldıklarını farkına varmamışlar çünkü onlar fakirlerin hakkını gözetmek ve yetimlerin haklarını yerler' deniyor. Namaz sizde yüksek düzeyde bir adalet duygusu uyandıramamışsa, sizi ötekinin halinden anlayan bir adama dönüştürememişse o namazla hesaplaşmanız lazım.
- Kadınların başını örtmesi dini bir emir midir?
Kadınlar başlarını İslam'ın emri olarak ya da geleneksel bir değerden dolayı örtüyorlar. Bunu siyasetçilerin sorgulama hakkı yoktur. Bu kadınlara yapılan en büyük saygısızlıktır.
ÇOCUĞUN BAŞINI ÖRTMEK AYIP
- İlköğretimdeki çocuk türban taksın diyen veliler var...

Bu işin dozunu kaçırma meselesidir. Eğitimsizliğin, geri kalmışlığın ifadesidir. İlkokuldaki çocuğun başını örtmek ayıp bir şey. İlkokuldaki kız çocuğu daha bedenini bile tanıyamaz. Reşit olduğunda kendi kararıdır, kimseyi ilgilendirmez. Bunu buraya indirgemek Türkiye'de başörtüsü sorununu çözmeye niyeti olmayan art niyetli insanların işidir. Türkiye'de bu özgürlüklerin teminatı biz olacağız,
CHP olacak.
EĞİTİMLİNİN DİNE BAKIŞI
- Üzerinde çalıştığınız 'Bürokratik dindarlık' araştırmanızdaki hedefiniz...

Beyaz yakalıların dine bakışını ortaya koymayı hedefledim. Çünkü, Türkiye'de son 20 yılda eğitim alan gençlerin sayısı arttı. İki dil bilen, çoğu Avrupa'da yüksek lisans yapmış bu sınıfı algılamaya çalıştım.
KURAN TEK EŞLİLİK DİYOR
- İslam'da çok eşlilik var mı?

Kuran çok eşliliğin insana uygun olmadığını söylüyor. Allah ayette diyor ki, 'Sizin için hayırlı olan birdir. Çünkü adaleti sağlayamazsınız.' Ben adaleti sağlayanı da duymadım.
İRTİCA TEHDİDİ YOK
- Türkiye'de irtica tehdidi var mı?

Hayır. Komik buluyorum bu yorumu. Bugünün modern yaşam ilişkileri, Türkiye'de artık asla bir ortaçağ yaşam ilişkisini bu topraklarda evriltemez. Türkiye dindarlığı da buna müsaade etmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.