Saatin tam olarak kaç olduğu nasıl anlayabiliriz? Bir saat geçtiğini saatimize bakmadan neden söyleyemiyoruz? Üç işi bir arada nasıl yapabiliyoruz? Nörobilimciler beynimizin zamanı nasıl algıladığını açıklıyor.
Çoğunlukla zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyoruz ve bir yerlere geç kalıyoruz. Beynin zaman algısı üzerine çalışan nörobilimciler beynimizin pek de hassas olmayan bir zaman ölçüm cihazı olduğunu keşfettiler.
Zaman algımız neden hassas değil?
Dijital bir saat her zaman bir dakikanın 60 saniyeden oluştuğunu gösterir ancak beynimize göre bir dakika görecelidir. Bu yüzden zamanı öznel bir biyolojik saatle ölçeriz. İç saatimiz, zamanı bilim insanları tarafından vuruş olarak adlandırılan zaman dilimlerine böler ve bunları hafızamıza kaydeder. Ancak biyolojik saatimiz alınan ilaçlardan dikkatimizi toplamaya kadar bir çok şeyden etkilenebilir ve bunlara bağlı olarak hızlanır ya da yavaşlar. Örneğin caddede karşıdan karşıya 60 saniyede geçerken, biyolojik saatimiz bunu uykuluysak 50 vuruş, öncesinde kahve içmişsek100 vuruş olarak gösterebilir. Beynimiz karşıdan karşıya geçmenin süresine dair bu iki anıyı kaydettiğinde, iki farklı zaman ölçeğine sahip anıları kaydetmiş olur.
Nörobilimci Warren Meck'in zaman algımızın sürekli değişmesi hakkındaki hipotezi ise bir şeyin ne kadar süreceğini kestirmeye çalıştığımızda o olayla ilgili anılarımızdan bazı zaman örnekleri aldığımız yönünde. Anılarımız rastgele örnekliyoruz ve sadece ortalamada doğruyuz. Ancak, bazen genel duruma uymayan bir örnek alıyoruz ve örneğin karşıdan karşıya olması gerektiğinden daha uzun sürede geçiyoruz.
Aynı anda üç işi nasıl yapıyoruz?
İç saatimiz aynı andan birden fazla iş yapmamızı da sağlıyor olabilir. Bunun nedeni ise birden fazla iç saatimizin olması. İç saatlerden birisi uyuma, uyanma, yemek yeme gibi günlük faaliyetlerimizi düzenliyor. Bilim insanları bu tür bir iç saatin yeşil alglerde bile olduğunu buldular. Diğer iç saatler ise bir işin ne kadar süreceğini kestirmeye çalışıyor. Meck ile birlikte çalışan nörobilimci Catalin V. Buhusi'nin sıçanlar üzerinde yaptığı deney beynimizin karmaşık bir şekilde çalışan iç saatleri muhafaza ettiğini gösterdi. Deneyde 10, 30 ve 90 saniyelik üç farklı zaman diliminde çalışan kaldıraçlara yiyecekler yerleştirildi ve sıçanlara bunları kullanmaları öğretildi. Öğrenme safhasından sonra sıçanlar aynı anda üç kaldıracın zaman dilimini de ayarlamayı başardıkları gibi bu saatleri durdurmayı, başlatmayı ve sıfırlamayı da öğrendiler. Eğer kaldıraçlardan birisi duracak olursa diğer ikisini kullanmaya devam ettiler. 10 saniyede bir çalışan kaldıraç durup yeniden başladığında, sıçanlar zamanı yeniden ayarlayabildiler ve kaldıraca doğru zamanda basabildiler. Bu çalışma insanlar gibi sıçanların da birden fazla iç saati çalıştırabildiğini göstermektedir.
Zamanı algılamamıza yardım eden beyindeki sinir ağları, aynı zamanda fiziksel hareketleri planlamamıza ve koordine etmemize yardım ederler. Zaman algısı ve hareket yeteneği beyinde derin bir seviyede birbirine bağlıdır. Beynimiz için iki şeyi bir seferde zamanlamakla aynı anda yapmak aynı şeydir.
Kahve zamanı hızlandırırken Alzheimer yavaşlatıyor
İç saatin hızını değiştirmek hafızayı da etkiliyor. Örneğin beynimiz 60 saniye için 60 vuruş sakladığı bir durumda kafeinin etkisiyle 100 vuruş saklar. Bunun iki sonucu olabilir: Birincisi, bu anıyı hatırladığımızda bir dakika 60 saniyeden daha kısaymış gibi görünür. Hızlı bir saat, zamanının hızlı çalışması anlamına gelir. İkinci olarak ise anılarımızın çözünürlüğü artar. Bir dakikada 100 vuruş sakladığımız durumda bir dakika için beynimize daha çok bilgi saklamış oluruz. Kahve gibi uyarıcı maddeler daha çok hatırlamamızı sağlarken haloperidol gibi antipsikotik ilaçlar iç saati yavaşlatır ve bir dakikanın daha uzun sürdüğü hissini yaratır.
Neden gördüğümüzden daha hızlı duyarız?
Biyolog Virginie van Wassenhove, beynin saniyeler içinde olan olayların sıralamasını nasıl yaptığı üzerine çalıştı ve gördüğümüz ya da duyduğumuz şeylerin zaman algımızı değiştirdiğini buldu. Zaman algısının en tuhaf yönlerinden birisi beynimizin görme işlemini duyma işleminden çok daha yavaş yapmasıdır. Wassenhove şöyle açıklıyor: "Eğer bir kişiye düdük sesi ve flaş patlamasını aynı anda uyaran olarak verirsek ve yanıtını beynin korteks bölgesinden ölçersek görme alanın uyarandan 50 milisaniye sonra cevap verdiğini buluruz. Duyma alanı ise uyarandan 12 milisaniye sonra yanıt verir." Bu durumun nedenleri bilinmese de Wassenhove'e göre "Bu durum belki ses ve ışık hızı arasındaki farktan kaynaklıyor. Duyma olayı sinyal geçişi gibi uzun sürmeyen bir işlemle gerçekleşir. Gözün fotokimyasal yapısı da etkili olabilir. İşlem süreleri arasındaki farktan kaynaklanabilir." Bu çelişkiye rağmen beynimiz 20 milisaniye aralıklı düdük sesleri veya flaş patlamalarını ayırtedebilir. Görme ve duyma işlemleri arasında 38 milisaniyelik bir gecikme olsa bile, beynimiz bir şeyin birden yanmaya başladığını yüksek sesli bir patlama oluşmadan 25 milisaniye önce farkedebilir.
Wassenhove grubunun yaptığı bir deneyde gördüğümüz şeylerin zaman algımızı değiştirebileceği bulundu. Örneğin bir nesne görüş alanımıza girerek bize doğru yaklaştığında, algılanan zaman yavaşlıyor. Zamanın yavaşlaması durumu, duyduğumuz sesin şidetti giderek arttığında da geçerli. Aslında açıklama çok basit: bir şey üzerinde dikkatimizi toplamamız zaman algımızı bozuyor.
Kaynak: http://io9.com/5646561/how-do-you-really-know-what-time-it-is
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
SESSİZ KALMA.