3 Ocak 2011 Pazartesi

ZAMAN GAZETESİ NEYE HİZMET EDİYOR?

Balyoz Davası avukatlarından Hüseyin Ersöz, Zaman gazetesinin manşetini yalanlayan bir açıklama yaptı.

İşte o açıklama:
"Bugün Zaman Gazetesi’nde yayınlanan “İşte Balyoz planının kozmik CD’leri” ve “CD’ler kozmik odadan, el yazısı bizim” başlıklı haberleri, devam etmekte olan bir yargılama sürecine ilişkin olarak gerçek dışı yorumlar içermesi sebebi ile Hukuk Fakültelerinde Basın Özgürlüğü’nün sınırlarını öğrencilere anlatmak için çok uygun örnekler olarak karşımıza çıkıyor. Bir haberde olmazsa olmaz iki özellik olarak kabul edilen “gerçeklik” ve “güncellik” ilkelerinin her ikisinin de bulunmadığı söz konusu haberi birlikte irdeleyelim:

Haberde şöyle denilmekte:

KOZMİK ODADA GÖREVLİ İKİ SİVİL MEMUR BALYOZ BELGELERİNİ DOĞRULADI / CD'ler kozmik odadan, el yazısı bizim
'Balyoz' kod adlı darbe planı belgelerinin gerçekliği 'kozmik' odada görevli iki sivil memurun ifadeleriyle de doğrulandı. 'Kozmik' odaya girmeye yetkisi olan memurlar, belgelerin Çetin Doğan ve Süha Tanyeri'nin de aralarında bulunduğu bir ekip tarafından hazırlandığını doğruluyor. İki memur, CD üzerindeki el yazılarının da kendilerine ait olduğunu aktarılıyor.”

Oysa ki gerçek bize bunun tam aksini işaret ediyor:

Melek ÜÇTEPE, 01.03.2010 tarihli Savcılık İfadesinin 2. Sayfasında soruşturmanın başlangıç aşamasından itibaren sahteliğini ileri sürülmekte olduğumuz 11, 16 ve 17 nolu CD’lere ilişkin şu değerlendirmeleri yapıyor:
17 Nolu CD: “Ben bu CD’yi hatırlamadım. Üzerindeki yazı bana ait değildir.”
16 Nolu CD:
“Ben bu CD’yi de hatırlamıyorum.”
11 Nolu CD: “Ben bu CD’yi hatırlamadım. Bu CD bizim arşive ait değildir. Ancak içeriği hakkında bir bilgiye sahip değilim.”

Aynı gün içinde yanında avukatı olmaksızın iki kez savcıların sorularına muhatap olan Sevilay ERKANİ BULUT ise gayet açık ve net bir şekilde:

“(…)hem Süha TANYERİ hem de diğer subaylar tabiri caiz ise yazı yazmak için bizlere mahkûmdurlar” diyor.

Bir başka ifade ile söz konusu belgelerin yazılması ve CD’lerin oluşturulması işlemlerinin bilgisayar kullanmayı tam anlamı ile bilmeyen Süha TANYERİ tarafından yapılmasının mümkün olmadığını söylüyor.

Haberin devamında ise yine kamuoyunu yanıltmak gayreti ile şu gerçekdışı değerlendirme yapılıyor:

“TÜBİTAK ve Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Laboratuvarlan'na ait incelemeler de CD'ler üzerindeki notların ve parmak izlerinin sivil memurlara ait olduğunu gösteriyor.”
Oysaki İstanbul Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğü’nün 3 Mayıs 2010 tarihli Ekspertiz Raporunda, sivil memurların Savcılık İfadelerini de destekler mahiyette, çok açık ve anlaşılır bir şekilde şöyle yazıyor:

“C-11, (…) C-16, C-17 (…) rakamları işaretlenmiş 13 adet CD üzerindeki el yazılarının (…) Melek ÜÇTEPE ve Sevilay ERKANI BULUT isimli şahısların ellerinden çıktığını gösterir nitelikte kaligrafik ve grafolojik bulgulara rastlanılmamıştır”
Haberin devamında ise hangi bilirkişi raporlarına atıfta bulunulduğu belirtilmemekle birlikte CD’lerin oluşturulma tarihlerinin 2003 yılı olduğuna şu cümlelerle vurgu yapılıyor:
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Bilirkişi Raporu'na göre de dosyaların oluşturulma ve son kaydetme tarihlerinin 2003 yılı ve öncesine ait olduğu ifade ediliyor. Raporda, CD'lere sonradan ekleme yapılmadığı da belirtiliyor.”
CD’ler üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadığını Zaman Gazetesi muhabirleri de kabul ediyor. Bu değerlendirmeleri ile bir anlamda da Balyoz CD’lerinin gerçek olmadığı iddialarını da kabul etmiş oluyorlar. Öyle ki sahteliğini ileri sürmüş olduğumuz CD’ler eğer 2003 yılında hazırlanmış ise bu durumda, CD’ler içinde 2005, 2008 ve 2009 yılına ilişkin bilgilerin nasıl yer aldığının açıklamasının yapılması gerekiyor.
Söz konusu sivil memurların ifadeleri açık, belgeler de ortadayken Zaman Gazetesi yazarları Fatih UĞUR ve Salih SARIKAYA hangi bilgi ve belgelere dayanarak bu haberleri yapıyor? Baştan sona gerçek dışı bu haberle Zaman Gazetesi’nin neyi amaçladığını da sormak ve sorgulamak gerekiyor.

Bu durumun en başta Mehmet BARANSU’yu sevindirdiği ise ortada. Öyle ki sahtecilik bulguları ile kitabı kadük1 hale gelen BARANSU’nun ekranlardan sergilediği tavır, korkusunu bastırmaya çalışan bir saldırganlıkla ifade buluyor.

1 Değerini yitirmiş, geçerliliği kalmamış, eskimiş.
Hüseyin Ersöz"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.