"PENCEREDEN bakınca memleketimin iktisat manzarası şöyle görünmektedir:
2. Türk ekonomisinin “yabancı para içeri-ekonomik büyüme yukarı” şeklinde özetlenen işleme mekanizması çalışmıştır.
3. 2010’da yüzde 8’lere ulaşması beklenen büyüme hızı, yukarıda yer alan bu sebep-sonuç ilişkisinin varlığını bir kez daha teyit etmiştir.
4. Halen yüksek olsa bile, büyüme ile birlikte işsizlik de azalmıştır. Bu da
5. Enflasyon, Türkiye için makul düzeylerdedir. Daha önemlisi önümüzdeki yıllarda artacağına dair bir beklenti de yoktur.
6. Yüksek reel faiz düşmanı olan benim için enflasyondan arındırılmış reel faizin Avrupa düzeyine inmesi de son derece olumludur.
7. Büyümenin önemli sebeplerinden biri de hem nominal hem de özellikle reel faizlerdeki bu düşüştür.
8. Dolayısıyla 2010 yılını daha şimdiden bir kazanç yılı ilan etmemek için bir sebep yoktur.
* * *
Hazır moraller bu denli yüksekken, yani sıcak para sağlayıcısı yabancıları ürkütme ihtimali yokken, şu cari açık meselesini bir daha konuşmanın tam vaktidir. Başbakan Yardımcısı ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan, Türkiye’de pek çok iktisatçının benimsediği “en yanlış doğru” fikrin sadık bir abonesidir. Bu bâtıl inanca göre “Türkiye,
* * *
Sıcak para karşıtı biri olarak ülkemi, bilerek veya bilmeyerek fakirlik noktasına itme gibi bir ithamı şiddetle reddediyorum.
1. Türkiye’de tasarruf oranının düşük olduğu ve ilelebet düşük kalacağı kabulüyle ekonomik politika tasarlayanlar önce bu düşüklüğü tahlil etmeli ve sebebini bulmalıdır.
2. Hiçbir iktisadi muhakeme ve ekonomik sistem
3. Ben hiçbir milletin genetik veya geleneksel olarak düşük tasarruf eğilimine sahip olduğunu düşünmüyorum. Her şey değişebilir.
4. Türkiye’de hem tasarruf oranın düşük olmasının, hem de yeterli miktarda Doğrudan Yabancı Sermaye gelmemesinin sebebi, “ucuz döviz”dir. Bunun nedeni de izlenen “sıcak para bağımlı” para ve maliye politikalarıdır.
Son Söz: Sebepsiz, sonuç olmaz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
SESSİZ KALMA.