11 Aralık 2010 Cumartesi

BABACAN’IN BATIL İNANCI NE?

Hürriyet yazarı Ege Cansen, hükümetin yabancı sermayeye dayalı ekonomi politikasını şöyle eleştirdi:

"PENCEREDEN bakınca memleketimin iktisat manzarası şöyle görünmektedir:


1. Milli gelir artış yüzdesi, yılbaşında yapılan resmi veya gayri resmi her tür tahminin üzerinde seyretmektedir.
2. Türk ekonomisinin “yabancı para içeri-ekonomik büyüme yukarı” şeklinde özetlenen işleme mekanizması çalışmıştır.
3. 2010’da yüzde 8’lere ulaşması beklenen büyüme hızı, yukarıda yer alan bu sebep-sonuç ilişkisinin varlığını bir kez daha teyit etmiştir.
4. Halen yüksek olsa bile, büyüme ile birlikte işsizlik de azalmıştır. Bu da ekonomi karnesinin iyi notlarından biridir.


5. Enflasyon, Türkiye için makul düzeylerdedir. Daha önemlisi önümüzdeki yıllarda artacağına dair bir beklenti de yoktur.
6. Yüksek reel faiz düşmanı olan benim için enflasyondan arındırılmış reel faizin Avrupa düzeyine inmesi de son derece olumludur.
7. Büyümenin önemli sebeplerinden biri de hem nominal hem de özellikle reel faizlerdeki bu düşüştür.
8. Dolayısıyla 2010 yılını daha şimdiden bir kazanç yılı ilan etmemek için bir sebep yoktur.
* * *
Hazır moraller bu denli yüksekken, yani sıcak para sağlayıcısı yabancıları ürkütme ihtimali yokken, şu cari açık meselesini bir daha konuşmanın tam vaktidir. Başbakan Yardımcısı ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan, Türkiye’de pek çok iktisatçının benimsediği “en yanlış doğru” fikrin sadık bir abonesidir. Bu bâtıl inanca göre “Türkiye,tasarruf oranı düşük bir ülkedir”. Bu yüzden yabancı sermaye olmadan kalkınamaz. Ülkeye gelen yabancı sermaye, katma değer ve istihdam yaratan cinsten olursa çok iyi olur. Eğer böylesi Doğrudan Yabancı Yatırım ülkemize gelmiyorsa, onun yerine “sıcak para” gelmesi de iyidir. “Sıcak paraya karşı olanlar, ülkeyi fakirlik noktasına itmek isteyenlerdir. Bunu böyle söylemeseler bile, işin gerçeği budur.”
* * *
Sıcak para karşıtı biri olarak ülkemi, bilerek veya bilmeyerek fakirlik noktasına itme gibi bir ithamı şiddetle reddediyorum.
1. Türkiye’de tasarruf oranının düşük olduğu ve ilelebet düşük kalacağı kabulüyle ekonomik politika tasarlayanlar önce bu düşüklüğü tahlil etmeli ve sebebini bulmalıdır.
2. Hiçbir iktisadi muhakeme ve ekonomik sistem tasarımı böylesi değişmez vedeğiştirilemez bir sakatlık varsayımına bina edilemez.
3. Ben hiçbir milletin genetik veya geleneksel olarak düşük tasarruf eğilimine sahip olduğunu düşünmüyorum. Her şey değişebilir.
4. Türkiye’de hem tasarruf oranın düşük olmasının, hem de yeterli miktarda Doğrudan Yabancı Sermaye gelmemesinin sebebi, “ucuz döviz”dir. Bunun nedeni de izlenen “sıcak para bağımlı” para ve maliye politikalarıdır.
Son Söz: Sebepsiz, sonuç olmaz."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.