15 Aralık 2010 Çarşamba

BU İTHAMLAR NEYİN GÖSTERGESİ

Acizler…
Cahiller…
Yalancılar…
Aymazlar…
Çaresizler…
İftiracılar...
Utanmazlar…
Yalana kılıf arıyorlar...
Çamur atıyorlar...
Vs. vs.
Bu ithamları kürsüdeki bir profesör sarf etti.
O profesör; İçişleri Bakanı Beşir Atalay.
Basın toplantısında söyledi tüm bunları.


CHP'nin ortaya çıkardığı Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ndeki yolsuzluk belgeleriyle ilgili basının karşısına çıkan Bakan Atalay, belki de yaşamında ilk kez bu derece küfürlü konuştu.
Aslında konuşamadı demek lazım. Dosyasına hakim olmadığı sık sık "şey" sözcüğü kullanmasından ya da yaptığı tarih hatalarını sürekli düzelmesinden belliydi.
Görüntü şu:
Bakan Atalay, Başbakan Erdoğan'ın "oltaya takıldığı" ortaya çıkınca alelacele basının karşısına atılıverdi.
Aslında konuya hakim olması gerekiyordu, çünkü belgelerde adı geçen Müsteşarı Osman Güneş dönemin Kayseri Valisi'ydi.
Anlaşılıyor ki Bakan Atalay iyi bir brifing almadan basının karşısına çabucak çıkarıldı.
Bakan uzun uzun konuştu; uzun uzun belgelerden, yasalardan, kanun maddelerinden, yazışmalardan vs bahsetti. Dinledikçe niye bu kadar uzun konuştuğunu anlamıyorsunuz.
Dikkatli bakınca görüyorsunuz ki, Bakan Atalay konuşmuyor; çırpınıyor!
Verilen görevi en iyi şekilde yapmak istiyor; Başbakan'ının gözüne girmek istiyor. Döne döne aynı konulardan bahsediyor çünkü.
Ve ne yazık ki hep küfrediyor.
Basın toplantısından çıkan sonuç ne?
Bakan diyor ki aslında:
Rüşvetin belgesi mi olur lan? (Bkz: Engin Civan davası.)
İsmet İnönü'nün deyimiyle; AKP'liler sanki suçluların telaşı içindeler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.