7 Aralık 2010 Salı

DİKTATÖR MÜSÜNÜZ?

DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Kenan Evren’e benzeterek “diktatör” olup olmadığını sordu. Yağız’ın gündeminde Başbakan’ı protesto eden öğrencilerin yediği dayak vardı.

Süleyman Yağız, Başbakan’a şöyle seslendi:

Tarih, 4 Aralık 2010… Geçen hafta olduğu gibi öğrenciler, bu kez de rektörlerle buluşmanızı protesto etmek istiyor. Bu amaçla bir grup öğrenci İstanbul Kabataş tramvay durağında toplanıyor. Ancak öğrencilerin Başbakanlık Ofisi’nin de bulunduğu Dolmabahçe Sarayı’na doğru yürümeleri polisin biber gazı, tekme, yumruk ve coplarıyla engelleniyor. Bu sırada bazı öğrenciler yerlerde sürükleniyor. Polis tam bir şiddet uyguluyor.

Bir grup öğrenci de Ankara’dan üç otobüsle İstanbul’a hareket ediyor. Ancak bunlar da sabahİstanbul Çamlıca gişelerinde durduruluyor. Öğrencilerin kimlik kontrolü yapılıyor. İstanbul’a sokulmayan otobüsler, Çevik Kuvvet eşliğinde Kurtköy’deki dinlenme tesisine götürülüyor. Burada otobüslerden inmek isteyenlere polis müdahale ediyor, biber gazı sıkıyor. Bazı öğrenciler fenalık geçiriyor. Öğrencilere destek olmak için İzmit’ten gelen başka bir grup da polisin engeline takılıyor.

Sözcü ve Yeniçağ’ın manşetlerine göre, “demokrasi ayaklar altına alınıyor”! Hürriyet’in haberine göre öğrencilere “ileri demokrasi dayağı” atılıyor! Milliyet’e göre ise “demokrasi değil, dayakçı polis ileri gidiyor”! Posta’nın haberine göre de, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, “canımız ciğerimiz” dediği öğrencilerin “canlarına okunuyor”!

Bu bağlamda sormak istiyorum:

1- Demokratik bir ülkede -sizin dışınızda- bir başbakanın, rektörleri önüne dizdiği ve onlara demokrasi dersi verdiği görülmüş müdür? Hiç de şık olmayan böylesi bir tutum, aynı zamanda bilimin ve bilim insanın özerkliği-özgürlüğü üzerinde baskı kurmak değil midir?

2- 12 Eylül darbesinin başı Kenan Evren de önüne dizdiği herkese nutuk atıyordu... Darbelere karşı olduğunuzu açıklayan biri olmanıza karşın siz de darbeciler gibi rektörlere akıl ve ders veriyorsunuz… Bunu, demokrasiyle nasıl bağdaştırıyorsunuz? Kenan Evren’le aynı şeyi yapmış olmuyor musunuz? Bir an için olsun, “Ben ne yaptım, ne yapıyorum?” diye iç sorgulaması yapmayı düşünüyor musunuz?

3- Polis, nerede olursa olsun protesto edilmenize hiç mi hiç izin vermiyor. Bu konuda çok dikkatli hareket ediyor, hiçbir eylemciye göz açtırmıyor. E peki, şiddete başvurmadan da olsa, sizi protesto etmek suç mudur, yasak mıdır? Yasalarımızda bu yönde kamuoyunun bilmediği bir düzenleme mi vardır? Başka hangi demokratik ülkede böyle bir uygulama bulunmaktadır?

4- Polisin, başkalarının haklarına tecavüz ve şiddet içermeyen eylemlere karşı bile şiddete varan sert tutumu, ülkemiz yönetiminin “dikta”ya dönüşmekte olduğu yönündeki algılamaları giderek yaygınlaştırmaktadır. Bu durum, çok önemsediğinizi söylediğiniz ve altını çizerek vurguladığınız, “ileri demokrasi”, “demokratik açılım” ve “daha çok özgürlük” söylemlerinizle çelişmiyor mu?

5- Ankara’dan İstanbul’a gitmek isteyen öğrencilerin polis tarafından biber gazı püskürtmesiyle şehre bile sokulmamaları, dahası eylem bile yapmadan engellenmeleri Anayasal bir hak olanseyahat özgürlüğüne, dolayısıyla Anayasa’nın ilgili 23. Maddesi’ne aykırı değil midir?

6- İstanbul’da 27 Kasım 2010 tarihinde de bir grup öğrenci sizi protesto etmek için eylem yapmıştı. 4 Aralık 2010 tarihindeki konuşmanızda onlar için, “Bazı gençler gelmişler, herhalde paraları da var, yumurtaları almışlar, o yumurtaları buraya doğru atmışlar. Bu bir özgürlük anlayışı değil. Bunun platformları var, merkezleri var, orada konuşursunuz. Bu anlayışı değiştirmek lâzım” dediniz. Eylemler hangi platformlarda ve hangi merkezlerde yapılır? Bu sözünüze açıklık getirir misiniz? Bu konuda “Recep Tayyip Erdoğan kriterleri” mi vardır? Varsa bunlar nelerdir?

7- Bu tür sözleriniz polislerin eylemcilere karşı aşırı derecede sertleşmesine neden olduğu kanaatini nasıl değerlendiriyorsunuz?

8- Polis, birçok eylemciye olduğu gibi TEKEL işçilerine de çok sert davranmıştı. Sanki düşman askerini denize döker gibi, onları da Ankara’nın göbeğinde, üstelik de buz gibi soğuk bir havada, havuza dökmüştü. Tutumunuzun, polisin bu tür uygulamalarını yaygınlaştırdığı yönündeki görüşleri nasıl karşılıyorsunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.