7 Aralık 2010 Salı

Nihat GENÇ : " SİNDİREMEZLER BİZİ O GENÇLERDEN AKAN KANLAR ALNIMIZDA "

Yetsin artık, ne zaman aydınlar, sağcı – solcu / ocu - bucu olmaktan çıkıp bu mezalime, sağcılığın dinmeyen bu kıyıcılığına karşı çıkacak... Her gün mezalim. Doğduğum günden beri dayak yiyoruz, doğduğum günden beri işkenceden geçiriliyoruz. Cesetler deryaları doldurdu, hala birileri ocu - bucu… Dün sağcılar işkenceden geçiriyordu, bugün vahşi İslamcılar... Vahşi İslamcılar sadece ülkemizde değil, tüm dünyada asırların tertemiz Müslümanlığına savaş açıp en vazgeçilmez Müslüman merhametini paramparça ediyor... Müslümanlık tüm güzellikleriyle yaka paça edilip yerini vahşi İslamcılara bırakıyor. Ergenekon’un engizisyondan ne farkı var, Türkan Saylanlar’ın, Kuddusiler’in, bin türlü avukatın, askerin, yazarın başına gelenler bize ne öğretiyor. Hukuk, sanat, insanlık ilga edildi, mehdilik sultanlık padişahlık hüküm sürüyor. Düşmanın düşmana yapmadığı, yapamayacağı vahşeti, tekmelerle bir genç kızın çocuğunu düşürtmek, işte “Allahsız kitapsız dinsiz” diye beddua edilerek küfredilen insanlar dahi yapmaz bunu... İnsanlığın şahidi dahi kalmadı aramızda…


Korkmayan sinmeyen tırsmayan kalmadı aramızda. Halk kalmadı ahali kalmadı… Sağcı, solcu, cemaatçi, liberali herkes kontrol altında… Bu iktidarların, bu demokrasinin kan dökmeyen cinsi yok mu? Ağzımızdan çıkan kelimelere bakın, “alçaklar” diyoruz “utanmazlar” diyoruz, nasıl demeyelim, kız öğrencileri saçlarından tutup tekme tokat dövmek hangi demokrasinin hangi dinin kitabında yazıyor…
ALNIMIZDA HEP O KANI GÖRECEKLER
Bizler hep altta kalanlar olduk, dayağı hep sahipsizler, avukatsızlar, en diptekiler yiyor. Dayağı hep itiraz eden, kafa yoran, örgütlenmek isteyen, insanlık adına bir şey yapalım diyenler yiyor... “Şerefsiz” kelimesi de yıpranmış, demode olmuş, “hamiyetsizler” diyelim, “cehalet” ve “rezalet” diyelim. Yetsin artık, artık mazlum olmaktan, mağdur olmaktan, dinlenmekten, tutuklanmaktan, işkenceden geçirilmeden bıktık… Bir kız çocuğunu dövmek şeytana secde etmektir… Ben size bir şey söyleyeyim mi, Tansu Çiller dönemi, karakolları şeffaf yapacağım iddiasıyla gelen Demireller dönemi ve şimdi Tayyip dönemi, hepsi aynı soydan geliyor, ağlayacağım da ağlamak da istemiyorum, bunların her çeşidi aynıdır. Bir gazetede yazar oldum diye, iktidara yakın yerlerden maaş alıyorum, ekranına çıkıyorum diye, bir kız çocuğunu dövenler karşısında susanlara ağlamak istiyorum, gestapo diyorsunuz, SS subayları diyorsunuz, hepsinden beter… Sanmasınlar ki; sindirirler bizi, sustururuz insanlığın sesini, Sadi’nin lafıdır, biz yalnız aşıklar’a boyun eğeriz, her iktidarın gönlünü yapan bu yazar bozuntusu cellatlar bizi bitiremeyecek... Ne diyeceğim, geçenlerde canım Cuma’ya gitmek istemedi, yanımda sağımda solumda iktidara tapınan ve her türlü ahlaksızlığa göz yuman bu insanlarla aynı mekanda olmak istemedim, dedi ki bir arkadaşım, pireyi kızıp yorgan yakılmaz, dedim ki arkadaşıma, pireler birleşmiş yorgan olmuş, pirelerden bir yorgan… Ne piresi.. Üstümüz başımız, evimiz, özel hayatımız, sokağımız, hukuk, her taraf İblis-Cizvit-Cemaat işbirliğiyle işgal edilmiş… İleri demokrasi, dediler zulümden başımıza sultan yaptılar... Bu vahşi işkenceyi yapanlara, dininiz demokrasiniz haysiyetiniz ülke insanlık aşkınız, soruyorum: Bunun için mi yıllarca hırsızlık yapıp, gizli planlar yapıp ABD’lerle işbirliği yapıp iktidara koşma hevesiniz, bu cellatlık için mi?
Tekme tokat yerlerde süründürülen o genç kızlara buradan sesleniyorum, bu derde bu toprak, bu halk mutlaka bir çare bulacak, o gencecik çocuklardan akıtılan her kan damlası kurban kanı gibi alnımıza parmakla basılıyor, ömrümüz oldukça yüzümüze bakanlar alnımızda hep o kanı görecekler..

Nihat Genç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.