25 Aralık 2010 Cumartesi

İlkokul sorusu seviyeyi gösterdi

Ankara'da bir ilkokulda birinci sınıf öğrencilerine sorulan bir sorunun başlattığı tartışma, her yönüyle tam bir çılgınlık olması bir yana, birçok kişinin içler acısı seviyesini gözler önüne serdi.
Ankara bir ilköğretim okulunda kuyuya atılan bir taş, birkaç gündür ülkemizin en çılgın tartışmalarından birine şahit olmamız sonucunu doğurdu.
Konu, Ankara'daki Şehit Bülent Göçer İlköğretim Okulu’nda 1. sınıf öğrencilerine verilen bir performans ödeviydi. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ve bir diğer CHP milletvekili Nur Serter, bu soruyu bütçe görüşmeleri sırasında meclise taşıdılar. CHP’liler, sorunun aslında öğrencilere değil velilere verilmiş bir soru olduğunu, zira henüz okuma yazma bilmeyen 1. sınıf öğrencilerinin bu soruyu yapmalarının imkansız olduğunu belirttiler.
Öncelikle, malûm soruyu aktararak başlayalım.

Öncelikle verilen harfleri İnceleyiniz (e,l,a,t,i,n,o,r,m,u, k,ı,y,s). Her birinde 5’er cümle bulunan metin tabloları oluşturunuz. Toplam 4 metin tablosu oluşturunuz. Metin tablolarını renkli kalemlerle özgün olarak belirlediğiniz ebatlardaki renkli kartonlara hazırlanmış kılavuz çizgilere renkli kalemlerle yazabilirsiniz. Yazdığınız her metne bir başlık bulunuz. Kurduğunuz cümlelerin arasında anlam bakımından bütünlük olmasına dikkat ediniz. Yazdığınız metni görsellerle (resim) destekleyiniz. Göreve uygun bir kapak hazırlayınız.
Serter ve İnce sorunun zor olmasından yakınmışlar ama, “Kral Çıplak!” diyebilen nedense bir türlü çıkmadı: Soru düpedüz anlamsız! Önce bize verilen 14 harfi inceliyoruz. Güzel. Peki, niye inceledik biz bu harfleri? Soruyu hazırlayan (ve yazım yanlışlarını da fark etmeyen) öğretmenimiz, bize durduk yere harf inceletiyor, sonra da sorunun devamında bu harfler ne olacak, hiç söylemiyor. Öyle, harf inceliyoruz.
Milletvekilleri, cümlelerin kurulmasında sadece bu harflerin kullanılacağı yorumunda bulunmuşlar. Sorudan bu çıkmıyor, ama diyelim ki böyle. Sonra bu harflerle 5’er cümleden oluşan 4 metin tablosu yapacağız. Metin tablosunun ne olduğu konusunda elbette hiçbir fikrimiz yok. Cümlelerin alt alta yazılması kastediliyor diye tahmin yürütüyoruz. Bu 4 “metin tablosu”, kendi içinde anlam bütünlüğü olan kısa birer paragraf aslında, hatta bunlara birer tane de başlık bulunacak. Sonra bu “metin tabloları”, “görselle desteklenecek”. Resim koyulacak yani yanına. Bir de bu çılgın “göreve” kapak hazırlanacak.
Ortada anlamsız, ne dediği belli olmayan bir soru var. Çözülmesi, yapılması mümkün değil. Tahminen bir şeyler karalanacak. Ve bu soru, henüz okuma yazmayı tam sökememiş ilkokul 1. sınıf öğrencilerine soruluyor. Soruya bir de veli için not düşülmüş: “Sayın Veli, performans görevin için yapacaklarını öğrencimize okumanız önemlidir.” Malûm, 7 harfle 4 metin yazmaları beklenen çocuklar henüz soruyu okuyabilecek nitelikte değiller.
Nur Serter, mecliste Nimet Çubukçu’ya şöyle diyor: “Bu görevi ben şahsen yapamadım. Bilemiyorum, Sayın Bakan siz yapmayı başardınız mı? Ama biz bir ekip olarak bu görevle ilgili çalıştık.”
Evet, anladığımız kadarıyla ana muhalefet partisi, özel bir ekip oluşturarak ciddi ciddi bu anlamsız soruyu çözmeye çalışmış. Çözememiş.
Devamında, Nimet Çubukçu Serter’e yanıt veriyor: “Okuldaki öğretmenimizden bilgi aldık, bu konuda bu soru yardımcı kaynak kullanılarak verilmiş bir performans ödevi. Ama ben her şeye rağmen merak ettim, birinci sınıflarda uygulanmış, dört şubede 120 öğrenci öğrenim görüyor, bütün öğrenciler bu ödevi doğru olarak anlamış ve yapmışlar.”
Bayağı bayağı, Milli Eğitim Bakanı, bu ödevi120 birinci sınıf öğrencisinin yaptığına inanıyor. Muharrem İnce “İnanıyor musunuz? Aileleri yaptı Sayın Bakan” diye sorunca bir de dalga geçiyor: “Sizin moralinizi bozmak gibi olmasın ama Sayın İnce, ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin hepsi bu ödevi tam olarak yapabilmişler.”
Muharrem İnce, Çubukçu’ya “Siz yapın bunu, bir saat içinde siz yapın, bütün eleştirilerimi geri alacağım” diyor.
Buradan sonra, çılgınlık giderek artıyor. Muhtemelen soruya bakıp hiçbir şey anlamayan Nimet Çubukçu, durumun bir eğitim sistemi eleştirisi olduğu gerçeğini unutup, “Ya soruyu anlamadığım açığa çıkarsa” tedirginliğiyle meseleyi kişiselleştiriyor.
Diyalog, italikler bizim yorumlarımız olmak üzere şöyle sürüyor:
Çubukçu: Ben yaparım Sayın İnce. (Mesele soruyu Milli Eğitim Bakanı’nın çözüp çözemeyeceği değil aslında, İnce ve Serter başka bir şey anlatmaya çalışıyor, ama Çubukçu kişisel alıyor. Tekrar: ödev okuma yazma bilmeyen 1. sınıf öğrencileri için.)
İnce: Size 1 saat süre, siz YÖK Başkanıyla beraber yapın, eleştirilerimi geri alacağım.
Çubukçu: Ben üniversite sınavında dereceye girerek girdim. (Nasıl yani? İlkokul ödevi bu, Çubukçu’nun üniversite sınavında derece yapmasıyla ne ilgisi var? Ama Çubukçu, kişiselleştirdiği tartışmada dereceye girdiğini söylemek ihtiyacı hissediyor. Yalnız dereceye girdiğine göre herhalde yalnızca Türkçe’den yanlış yapmış, çünkü gördüğümüz kadarıyla Türkçe’si pek iyi değil.) Sizin derecenizi merak ediyorum, burada paylaşırsanız. (Çubukçu ödevin ilkokul ödevi olduğunu unuttu ama, “Sen kaç aldın ki? Ben senden daha süperim, çatla da patla” muhabbeti yaparak tartışmayı en azından ilkokul seviyesine yaklaştırdı.) Dolayısıyla, ben gireceğim bütün sınavlara girdim, başarmamam gereken konuları da başardım. (Burası gerçekten çılgın: Başarmaması gereken konuları da mı başarmış? Nasıl yani?)
İnce: Şimdi, elli yaşına yaklaştık, o performans ödevini bir saat içinde yaparsanız şu Genel Kurulu terk ederim, bir daha girmem, söz veriyorum.
Çubukçu: Şimdi, burada sınav başarılarını yarıştırmayalım. (E zaten Muharrrem İnce yarıştırmıyordu ki, Çubukçu ortaya atmıştı sınav derecesi muhabbetini. Nasıl bir diyalog yürüyor mecliste, tüm ülkenin eğitiminden sorumlu Bakan’ın kafası nasıl çalışıyor?)
İnce: Hayır, siz onu bir saatte yapın, terk edip gideceğim burayı.
Tüm bu çılgınlığın üzerine Akit’siz olmaz!
Anlamsız, tuhaf bir ilkokul sorusu, mecliste bu fevkalâde diyaloga sebebiyet verirken, yandaş basının incisi Yeni Akit, internet sitesinde “Nur Serter rezil oldu!” diye bir haber yaptı.
İlkokul çocuklarının, CHP’li vekillerin yapamadığı soruyu yapmış olmalarından hareket eden Yeni Akit, Serter ve İnce’yle dalga geçmiş. CHP milletvekillerinin bu ödevden haberdar olmaları ancak ödev karşısında “Böyle ödev mi verilir el kadar çocuğa” diyen bir velinin konuyu CHP’ye iletmesiyle mümkün olabileceği düşünüldüğünde, zaten tüm çocukların ödevi başarıyla yapmış olamayacakları anlaşılıyor.
Hadi bu düşünülememiş olabilir, ama asıl çılgınlık başka. Akit’çiler, CHP’lileri iyice rezil etmek için soruyu çözüp internet sayfalarına koymuşlar. Çözümün sayfa görüntüsü şu şekilde:
screen_shot_2010-12-25_at_9.45.58_am.png
Hadi 4 ayrı metin olması gerektiği, metinlerin birer başlık ve 5’er cümleden oluşması gerektiği, hepsini geçelim. “Kar su” nasıl bir cümledir? Bu beş anlamsız satırın bir anlam bütünlüğü oluşturduğunu düşünebilen gazeteci, nasıl bir gazetecidir?
Çok şey denebilir. Ama ortada büyük bir çılgınlık var. Biz soruyu gerçekten anlamadık. Sorunun ne olduğunu ise kestirebiliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.