25 Aralık 2010 Cumartesi

Yandaş olmuyorsa çürüsün


İTÜ Rektörü Muhammed Şahin, diğer pek çok rektöre kıyasla 'adanmış bir AKP'li' değil. Şahin, öteden beri muhalif kimliğiyle anılan İTÜ gibi bir okulu 'piyasa entegrasyonu' yoluyla susturmayı vadediyor, bunun karşılığında ise AKP'den destek görüyor.
Yüzlerce saygın bilim adamı, mühendis ve sanatçı yetiştirmiş olan, 200 yıldan fazla geçmişe sahip İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden biri.
2008 yılında üniversitede yapılan rektörlük seçimlerine cemaate yakın akademisyenlerin de desteğiyle giren şimdiki rektör Muhammed Şahin, ikinci sırada kalmasına rağmen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından İTÜ Rektörlüğü'ne atanmıştı. Bu haksız durum üzerine aralarında İTÜ Senatosu üyeleri, dekan ve enstitü müdürleri de bulunan bazı akademisyenler istifa etmiş, konu kamuoyunun gündemine girmişti. Muhammed Şahin ilk iş olarak yönetim kadrosunu değiştirdi ve yeni dekan atamaları gerçekleştirdi. Rektör yardımcısı olarak da Gülen cemaatine yakınlığıyla tanınan Prof. Dr. Mehmet Karaca'yı atadı.

İki taraf da kazanıyor, öğrenci ve halk kaybediyor
Muhammed Şahin, İstanbul Üniversitesi rektörü Yunus Söylet ya da YTÜ rektörü İsmail Yüksek gibi adanmış bir AKP taşeronu değil. Nitekim birçok kez kendisinin sosyal demokrat görüşe sahip bir insan olduğuna dair beyanatlarda bulunmuştu. AKP ile aralarındaki ilişki ise karşılıklı çıkar ortaklığı olarak ifade edilebilir. Şahin, öteden beri muhalif kimliğiyle anılan İTÜ gibi bir okulu 'piyasa entegrasyonu' yoluyla susturmayı vadediyor, bunun karşılığında ise AKP'den destek görüyor. İTÜ gibi, sağ ideolojinin egemenlik kurması neredeyse imkansız olan bir üniversitenin piyasayla çürütülmesi AKP'nin işine geliyor. Piyasa entegrasyonu, İTÜ'nün halkla olan bağlarının koparılması, toplumsal meselelerden uzaklaşması ve memlekete dair söz söyleyemez hale gelmesi anlamına geliyor. AKP de zaten İTÜ, ODTÜ gibi üniversiteler için bunu söylüyor: “yandaş olmuyorsa, çürüsün”. Muhammed Şahin ise bunun karşılığında AKP'den kendisini desteklemesini, kollamasını istiyor. İki tarafın da fayda gördüğü bu ilişkide kaybeden ise öğrenciler ve halk oluyor. Öğrenciler parasızlık yüzünden okuyamaz; gündüz okuyabilmek için akşamları zor koşullarda çalışmak zorunda kalırken, kamu da İTÜ gibi bir kurumdan mahrum kalmış oluyor.
Patronlar İTÜ'ye hücum ediyor
Şahin ile birlikte İTÜ'de çeşitli enstitülerin danışma kurullarına şirket temsilcilerinin girmeye başladığı bir dönem açılırken, bir çok şirkete üniversitenin kampüsünde yer tahsis edildi. Üniversitede yapılacak bilimsel araştırmalar şirketlerin istekleri doğrultusunda gerçekleştirilmeye başlandı. Örneğin, HP'ye, Elektrik-Elektronik Fakültesi'nde yer tahsis edilirken, Zorlu Enerji Grubu, İTÜ Enerji Enstitüsü'nde danışma kuruluna girdi. Yapılan anlaşma kapsamında Zorlu Enerji Grubu'nun, “derslerin açılması, yüksek lisans ve tez konularının sektörün ihtiyaçlarına odaklanması” konusunda danışmanlık hizmeti vereceği açıklandı. Bilim insanları kar marjını arttırmaya yönelik çalışmalara sürülerek memleket meselelerinden uzaklaştırılırken, öğrenciler de 'kişisel gelişim' adı altında 'kişisel menfaatçilik' yarışına itildi.
Tayyip'e teşekkür etmeyi unutmadı
Muhammed Şahin haksız bir biçimde rektörlüğe atandıktan sonra ilk iş olarak 2008-2009 dönemi üniversite açılış törenine, aynı zamanda hemşehrisi de olan Tayyip Erdoğan'ı davet etti. Kendisini desteklemesinin karşılığı olarak, üniversite kürsüsünü Tayyip Erdoğan'a sundu, bir anlamda teşekkür etmiş oldu. Tayyip Erdoğan, üniversite açılış töreninde, adeta bir şantiye açılış törenindeymiş gibi partisinin propagandasını yaparken, öğrenciler törene alınmadı. Törene alınmayan öğrenciler, dışarıda bu durumu protesto etti, polis ise öğrencilere saldırarak 18 öğrenciyi gözaltına aldı.
Geçtiğimiz günlerde gündemde geniş yer bulan, 18 İTÜ'lü öğrenciye hapis cezası verilmesi kararı, bu protesto sonrasında açılan dava neticesinde alınmış, kamuoyunda büyük tepkilere yol açmıştı.
AKP'ninki dışında siyaset yasak!
2008 yılında TKP'li Öğrenciler “doğalgaz ve elektrik zamlarına” karşı 1 saatlik ders boykotu gerçekleştirdiler. Çok geniş destek bulan boykotta, Maçka Kampüsü'nde tüm dersler iptal edildi. Bu eylemden sonraki günlerde kampüse dışarıdan gelen ülkücü-faşist bir güruh, öğrencilere sopalarla ve kesici aletlerle saldırdı. Bir öğrenci bıçaklandı, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.
Rektör'ün bu olay üzerine yaptığı ise, bir senato kararı çıkarttırarak İTÜ'de muhalif siyaseti yasaklamak oldu. Tayyip Erdoğan'a üniversite kürsüsünden siyaset yaptırmayı görev bilen Şahin, sıra ilerici öğrencilere gelince siyaseti yasakladı. Rektörün bu tutumu üniversitede günlerce süren bir gerginliğe neden oldu. Öğrencilerin İTÜ'nün ilerici geleneğine sahip çıkarak bu yasağa direnmesi sonucu, defalarca kez özel güvenlik saldırıları yaşandı. Sonunda bu saçma yasaktan vazgeçmek zorunda kalan Muhammed Şahin, çareyi soruşturma terörü başlatmakta buldu. Bu süreçte onlarca öğrenciye, hükumet karşıtı afiş asmak gerekçesiyle soruşturma açıldı.
İşçiler feryad etti
2009 yılının yaz aylarında, tatili fırsat bilen rektör kantinleri özelleştirdi. İhaleyi alan kişinin rektörün akrabası olduğu iddia edilirken, özelleşen kantinlerde çalışan işçilerden bir kısmı işten atıldı. Kalan işçiler sendikasız, güvencesiz ve daha düşük ücretle çalışmaya mahkum edildi. Çaresiz kalan işçiler hiçbir taraftan yardım göremeyince son çare olarak, öğrencilerin forum sitesi olan Teknikforum'a şöyle bir yazı yazdılar :
“eziliyoruz ,biz köleyiz patronlar kıral
Sigortaya şikayet ettik sonuç çıkmadı rektörlüğe şikayet ettik biz birşey yapamayız dediler
sizden başka dert anlatacak kimsemiz kalmadı
....
İzin kullanamıyoruz yeri geliyor gecelere kadar çalışıyoruz mesayi diye birşey yok çalışmasak kovulmakla tehdit ediliyoruz.
...
Hersey bir yana üç kuruş yol parası için patrona yalvarmak ve onun kendini iyice allah sanıp git başımdan diye kovması bu yastan sonra kanımıza dokunuyor
...
Tek çaremiz siz kaldınız “
Bu şekilde feryad eden işçiler, Şahin'in çok sevdiği 'piyasa entegrasyonunun' ne anlama geldiğini de açıklığa kavuşturmuş oldular.
İngilizce eğitime karşı olan üniversiteden atılır
8 Nisan 2008 tarihinde İTÜ Senatosu'nun aldığı bir kararla eğitim dilinin İngilizceye çevrilmesi için çeşitli adımlar atıldı. Bu saçma ve lüzumsuz uygulamaya karşı çıkan yüzlerce öğrenci ve akademisyen Maslak Kampüsü'nde bir eylem gerçekleştirdi. Ayrıca akademisyenler arasında bir imza kampanyası da başlatıldı. Bu kampanyaya imza atan akademisyenlere, rektörün baskısıyla dekanlıklar tarafından tehditler savruldu. Pek çok akademisyen imzasını geri çekmek zorunda kaldı.
İmzasını geri çekmeyi reddeden, Uzay-Uçak Bilimleri Fakültesi asistanlarından Nihan Elmas ise akıl almaz baskılara maruz kaldı. Yüksek lisans tezi gerçek dışı gerekçelerle reddedildi. Dekanlığa yaptığı tüm itirazlar cevapsız kalan Elmas, bunun üzerine konuyu hukuki boyuta taşıdı. Elmas, daha sonra dekanla yaptığı görüşmede dekandan “hukuki süreç aleyhimize de işlese seni burada hiçbir koşulda barındırmayız” cevabını aldı.
AKP ile aralarından su sızmıyor
Göreve geldiğinden beri birçok kez AKP'li bakan ve yöneticileri makamında ağırlayan Rektör Muhammed Şahin, Abdullah Gül'ün yurt dışındaki gezilerine de katılmaktan geri durmadı. 2009 yılında Gül'ün Suudi Arabistan'a yaptığı gezide yanında yer alan tek rektör, Muhammed Şahin idi.
Şirketlere dokunan fakülteye giremez
Üniversite-piyasa işbirliğinin öğrenciler cephesinde önemli ayaklarından birini 'kariyer' ya da 'kişisel gelişim' günleri oluşturuyor. Bu etkinliklerde çeşitli patronlar üniversiteye gelerek, 'nasıl köşe dönülür?', 'nasıl çok para kazanılır?', 'arkadaşlarınızın önüne geçmek için ne yapmalısınız?' gibi başlıklarda 'tecrübelerini' paylaşıyor. Bir tür 'para tanrısına tapınma ayini' halini alan etkinliklerde öğrencilere, halka faydalı işler yapmanın anlamsızlığı, esas meselenin kişisel menfaat olduğu, dünyanın paranın etrafında döndüğü, vahşi kapitalizme uyum sağlamak gerektiği anlatılıyor.
Muhammed Şahin döneminde İTÜ'de bu etkinlikler hızla artarak adeta piyasa terörü halini aldı. Hemen hemen her hafta başka bir patronun ağırlandığı üniversitede, şirket temsilcileri fakültelerde standlar kurarak, paneller düzenleyerek şirketlerinin reklamını yapıyor. 2009 yılında bu duruma tepki gösteren TKP'li Öğrenciler, şirket standlarının açıldığı yerlere, memleketin sorunlarıyla ilgili broşürlerin dağıtıldığı standlar açtılar. Şirket standlarının durduğu yerde TKP'li Öğrenciler'in standlarını gören üniversite yönetimi ertesi gün öğrencilerin fakülteye girişini yasakladı. Fakülte önüne çevik kuvvet getirildi. Ayrıca öğrenciler hakkında soruşturma başlatıldı. Bu olay sonrasında İTÜ Senatosu'nda güvenlik kameralarını ve sivil polis sayısını artırma kararı alındı.
İTÜ Senatosu toplantısında bu olay tartışılırken İTÜ Öğrenci Konseyi Başkanı'nın, toplumcu öğrencilerin doğru yaptığını, üniversitede paranın değil bilimin egemen olması gerektiğini söylemesi üzerine bir skandal yaşandı. Olay gerçekleştiğinde orada bile bulunmayan Öğrenci Konseyi Başkanı hakkında da kargaşa çıkarmak suçundan soruşturma başlatıldı.
Piyasada pişer bize de düşer
Piyasa entegrasyonundan Şahin'in payına ise bir 'rektörlük konutu' düştü. İTÜ'lü öğrenciler yurt bulmakta zorluk çeker, bulsa dahi aylık ortalama 400-500 lira ödenen yurtların parasını karşılayamazken rektör Şahin, geçtiğimiz yıl okul arazisi içinde süper lüks bir rektörlük konutu yaptırdı. Kaç paraya mal olduğu açıklanmayan konutun villayı andırdığı söyleniyor. Piyasa entegrasyonundan üniversite bütçesine düşen payın nerelere harcandığı da böylece ortaya çıkmış oluyor.
Ulaşım sorununu Mercedes çözer
Her türlü sorunu patronlarla çözmeyi tercih eden Şahin, öğrencilerin ulaşım sorununu da patronlara havale ederek bir skandala imza attı. İTÜ ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ortaklaşa düzenlenen 'Türkiye'de Öğrenci Taşıma Konferansı'na Mercedes, Ford gibi otomotiv devleri ile küçük çaplı taşımacılık şirketlerinin temsilcileri katıldı. Daha fazla kar etmekten başka hesabı olmayan bu patronların öğrencilerin ulaşım sorununu nasıl çözeceği anlaşılamazken, elbette metro ve metrobüs zamlarından bahseden olmadı. Öğrencilerin ulaşım sorununun tartışıldığı konferansı, öğrencilerin kendisine haber vermeye bile gerek duymayan rektör, skandalı katmerledi.
Son bir yıldır öğrencilerin metrobüs zamlarına isyanını duymayan kalmamışken, bu konferans 'öğrencilerle dalga geçiliyor' kanısı yarattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.