7 Aralık 2010 Salı

Özelleştirmede patronlara büyük kıyak

Tüpraş'ın yüzde 14,76'lık hisse satışı da iptal edilmişti














AKP hükümeti referandumdan sonra emeğe saldırı politikalarına hız verdi. Seçimler öncesi ince hesaplar ile emeğe saldırı başlıklarını ekleri ve gerekçeleriyle birlikte 165 sayfaya ulaşan Torba Kanuna sokuşturan AKP, yolsuz ve hukuksuz özelleştirme işlemlerini de yasal güvence altına almak istiyor. Söz konusu yasal değişikliği Seydişehir Alüminyum işçilerinin avukatı Ali Altay, değişiklik ile ilgili değerlendirmelerini soL ile paylaştı.
Açık ismi “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” olan, kamuoyunda Torba Kanun olarak bilinen yasa tasarısının TBMM'ye intikal etmesiyle AKP hükümeti, emek düşmanı yeni bir yasal düzenleme için düğmeye basmış oldu.
29 Kasım'da Meclis'e getirilen ve gerekçe ile ekleriyle birlikte 165 sayfaya ulaşan yasa tasarısı, seçim öncesinde AKP hükümetinin en kapsamlı yasal düzenlemesi olarak dikkat çekiyor. Tasarıda, Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı mali affına ilişkin maddelerin yanı sıra emeğin esnekleştirilmesi, İşsizlik Sigorta Fonu'nun sermayenin kullanımına açılması, patronlara kaynak aktarımı anlamına gelen kısa çalışma ödeneğinin uygulanmasının genişletilmesi, genç işçilerin deneme süresinin artırılması, atipik istihdam biçimlerinin yaygınlaştırılması gibi işçi sınıfına cepheden saldırı anlamına gelen birçok düzenleme yer alıyor.

AKP hükümeti, kıdem tazminatı, bölgesel asgari ücret, sendikaların yetki problemini artıracak bazı düzenlemeler gibi saldırı başlıklarını seçim sonrasına erteleyerek tepkileri yumuşatmaya çalışan bir tavır geliştirdi. Ancak daha önce çalışması başlatılmış olan “Ulusal İstihdam Stratejisi”nin bazı saldırı başlıklarını ise Torba Kanunun içine “el çabukluğu marifet” yerleştirdi.
Torba Kanunun bu maddelerine bazı sendikalar yaptıkları açıklamalar ile tepki gösterirken, kamuoyunda daha az tartışılan bir başka düzenleme ise özelleştirme davalarında verilen iptal kararlarını geçersiz kılan bir madde değişikliği idi.
Özelleştirmelerin iptal kararları geçersizleştirilecek
Torba Kanunun 93. maddesinde, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna geçici bir madde eklenerek, özelleştirme işlemleri ile ilgili yargı tarafından alınan yürütmenin durdurulması ya da iptal kararlarının Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından yerine getirilmemesinin önü açılırken, idarenin ilgili davalardan feragat edebilmesi sağlanıyor. 4046 Sayılı Kanuna eklenmesi düşünülen Geçici 25. Madde şöyle:
“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla özelleştirme işlemleri tamamlanarak devir işlemleri sonuçlandırılan ve devralan tarafından özelleştirme öncesi duruma dönülmesine imkan vermeyecek şekilde devredilen kuruluş için üretim amaçlı yatırım ve buna bağlı ticari, mali ve hukuki tasarruflarda bulunulmuş olanlara ilişkin; mahkemelerce verilen iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarıyla ilgili olarak İdarece herhangi bir işlem tesis edilmez, bu konuda açılan davalardan feragat edilir.”
AKP hükümeti, Torba Kanuna soktuğu bu değişikliğin gerekçesi olarak ise "fiilen geri dönülemeyecek yapının ortaya çıkmış olması", "özelleştirme gelirinden daha fazla geri alma bedeli ödenme ihtimali ve kamunun daha fazla zarara uğrayacağı", "ulusal ve uluslararası ticari çevrelerde özelleştirme uygulamalarına olan güvenirlilik" olarak ortaya koydu.
Referandum paketi ile başlatılan saldırı sürüyor
Hatırlanacağı gibi, 12 Eylül'de kabul edilen Anayasa değişikliği paketinin 12. maddesinde de, Anayasa'nın 125. maddesine, yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu vurgulanarak, "Bu yetki hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz" cümlesinin eklenmesi öngörülmüştü.
Buna göre, başta özelleştirme uygulamalarında olmak üzere yargının AKP hükümetinin işlemlerine ilişkin verdiği iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarında, "kamu yararı ve yerindelik ilkesi"ni dayanak olarak kullanmasının önüne geçecek bir maddeyi ilgili yasalardan sonra Anayasa metnine de sokmuştu. Torba Kanundaki düzenleme ile ise bu saldırı daha da genişletiliyor ve özelleştirme işlemlerine karşı açılacak her türlü dava baştan işlevsizleştirilmiş oluyor.
Yasa kimlere kıyak geçecek?
Torba Kanun yasalaştığı takdirde, Seydişehir Eti Alüminyum'u satın alan ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın arkadaşı olarak bilinen Rizeli işadamı Mehmet Cengiz'e ait CE-KA, Tüpraş'ın yüzde 14,76'lık hissesini Mehmet Kutman'ın sahip olduğu Global Menkul Değerler aracılığıyla satın alan İsrailli sermayedar Sami Ofer iptal kararlarından yırtmış olacak. Danıştay'ın özelleştirme ihalelerini iptal etmesine rağmen limanları geri vermeyen, Kuşadası Limanı'nı alan Sami Ofer-Mehmet Kutman ortaklığı ve Çeşme Limanı'nı alan Yılmaz Ulusoy da yasal güvenceye kavuşmuş olacak. Ayrıca, aynı değişiklik, SEKA Balıkesir'i satın alan ancak Danıştay'ın iptali nedeniyle işletmeyi uzun yıllardan sonra geri vermek zorunda kalan Yeni Şafak gazetesinin sahibi Albayraklar da hak talebinde bulunabilecek.
Bundan sonra gerçekleştirilecek özelleştirme uygulamalarında da, yerli ve yabancı sermaye yargı kararları ile oluşabilecek her türlü “kötü sürprize” karşı güvence altına alınmış olacak.
“Düzenleme Anayasaya aykırıdır”
Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi (KİGEM) avukatlarından olan ve Seydişehir Alüminyum işçilerinin avukatı Ali Altay, ilgili değişiklik maddesine ilişkin değerlendirmelerini soL ile paylaştı.
“Yüksek Danıştay ve yerel İdare Mahkemeleri'nde verilen “özelleştirmenin iptali, ihale komisyon kararının iptali, ihale şartnamesinin iptali vs” yönündeki kararları uygulanamaz hale getirecek olan böylesi bir tasarının yasalaşması verili mevzuatımıza göre mümkün değildir, olamamalıdır” diyen Altay, tasarıdaki ilgili maddenin Anayasa'nın birçok maddesine ve AİHM kararlarına aykırı olduğunu belirtti:
“Tasarının yasalaşması, devam eden davaları akamete uğratacak olup, olası çıkarılacak olan yasa, başta Anayasanın 2, 11, 90 ve 138. maddelerine aykırı olacağı gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesine de aykırılık olacak, akamete uğrayan dava dosyaları dahil olmak üzere pek çok dava dosyasının AİHM’ne taşınması halinde Ülkemiz, yasalaşması beklenen yasa ile sözde elde edeceği ‘yarar’dan daha fazlası oranda, tazminatlara mahkum edilebilecektir. Nitekim AİHM’nin geçmişte, Ülkemizdeki özelleştirme işlemlerine ilişkin verilen yürütmenin durdurulması ve iptal kararlarının uygulanmaması nedeniyle yapılan başvuruları Türkiye’nin aleyhine sonuçlandırmıştır.”
Sermayeye kitabına uydurma imkanı verilecek
Avukat Altay'ın vurguladığı bir başka nokta ise özelleştirmeler yoluyla kamu varlıklarını satın alan alıcıların, bu değişiklikten aldıkları güçle işletmeyi geri devretmemek için çeşitli yöntemler geliştirebileceği oldu. Böylece sermayedarlar, yargı kararı iptal yönünde olsa dahi özelleştirmelerle el koydukları işletmeleri geri vermemenin bir yolunu bulmuş olacaklar:
“Bir an için bu yönde bir hükme yer verilmese bile, halihazırda özelleştirme işlemleri sonucu “kamu hizmeti ya da malını satın alan” alıcılar yönünden, işletmeyi devretmemek uğruna yöntemler içeren bir içerik ortaya çıkacak, yargılama sonuçlanıncaya kadar alıcı, bu yöntem üzerinden “önlem” alacak ve yargı tarafından yürütmenin durdurulması ya da iptal kararı verilse bile, bu kararlar dahi uygulanamaz hale gelecektir. Başka bir anlatımla, tasarının yasalaşması yalnızca bugünü değil ve fakat geleceği de, anlatılan haliyle olumsuz etki alanına alabilecektir. Böylesi bir aşamada, “kanunlar geriye yürümez” ya da “her dava açıldığı tarihteki maddi ve hukuki koşullara göre sonuçlandırır” yollu hukuk kuralları da, nihayette uzun bir tartışma ve yargılama sürecine mal olacaktır.”
“Hiçbir yurttaşın hukuksal güvenliği kalmamıştır”
Avukat Altay son olarak, özelleştirme işlemlerine ilişkin yürütmenin durdurulması ve iptal kararlarının zaten fiilen uygulanmadığını belirtirken, bu hukuksuzluğun yasama organı tarafından yasalaştırılmasının vahim bir gelişme olduğuna ve halkın hukuksal hiçbir güvenliğinin kalmadığına dikkat çekiyor:
“İptal kararlarının uygulanmamasına ilişkin yerleşik bir uygulama vardır ve özelleştirme işlemlerine yönelik yürütmenin durdurulması ya da iptal kararlarının uygulanmaması bilinmeyen bir uygulama değildir elbette. Ancak idarelerin yürütmenin tasarrufları olarak ortaya çıkan böylesi bir uygulamanın, Yasama organının tasarrufuna dönüşecek kerte abartılmış olması bir vahamete işaret etmektedir ve hepimiz dahil hiçbir yurttaşın hukuksal güvenliğinin kalmadığının somut görünümüdür. Takdir olunur ki, kişiye özel yasa çıkarılması, yasama organının benimseyeceği bir tasarruf türü olamaz. Ancak sözü edilen tasarının yasalaşması halinde, bu kuralın dahi ihlali anlamına gelecektir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.