24 Aralık 2010 Cuma

AKP'nin son darbeyi indirmesi için her şey hazır!


Marmara Üniversitesi'nin yeni rektörü Zafer Gül
Marmara Üniversitesi, 3100 civarında öğretim elemanı, 60 bine yaklaşan öğrenci sayısı ve İstanbul’da birbirinden oldukça uzak yerlerde kurulmuş 13 kampusu ile Türkiye’nin en büyük devlet üniversitelerinden bir tanesi.
AKP’nin Marmara Üniversitesi’ndeki saldırısı daha önce başlamakla beraber bu saldırının en önemli aşaması, Prof. Dr. Zafer Gül’ün üniversiteye rektör atanmasıyla gerçekleşti. Zafer Gül, 2010’un Temmuz ayında rektörlük seçimlerinde en az oyu almasına rağmen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Marmara Üniversitesi’nin rektörü olarak atandı. Zafer Gül aynı zamanda “Bologna Süreci’ nin Türkiye ayağının yürütücüsü konumunda. Üniversitelerin bilimsel kaygılar yerine “sermayenin ihtiyaçları ve öncelikleri doğrultusunda yapılandırılması” anlamına gelen Bologna sürecinin Türkiye üniversitelerinde etkinleştirilmesinde önemli rol oynayan Gül’ün, geçtiğimiz aylarda Zaman Gazetesi’nde bir röportajı yayımlandı. Gül bu röportajda, Marmara Üniversitesi'nin temel sorununun "ideolojik saplantılı bilim adamları" olduğunu öne sürüyor ve "dünyayı görmeyen, vizyonsuz, lokal düşünen" bu kişilerin “tasfiye olacağını” açıkça dile getiriyordu.
Ayrıca bu röportajdan rektörün gündeminde hızlı bir öğretim üyesi tasfiyesi ve sonrasında kadrolaşma, üniversitenin bütünüyle piyasaya açılması ve kampus arazilerinin yandaş müteahhitlere peşkeş çekilmesi gibi konular bulunduğunu öğreniyorduk. Üniversitelerin memlekete, halka, insanlığa karşı sorumluluğundan değil, üniversitenin kâr getiren kurumlar olma niteliğinden sık sık bahseden Gül, Marmara Üniversitesi’ni kendi şirketleri olan ve devlete dayanmayan bir üniversite olarak hayal ediyordu.

Sosyal demokrat eski Rektör Necla Pur’un icraatları
Marmara Üniversitesi’ndeki dönüşüm, üniversitesinin eski rektörü Necla Pur’un rektörlüğünün son zamanlarında başladı. Pur, Zaman gazetesine verdiği röportajla dikkatleri üzerine çekmişti. Türban takmanın demokratik bir hak olduğunu iddia eden Pur, rektörlük seçimleri öncesi AKP'ye göz kırpmıştı. Ahmet Necdet Sezer tarafından rektör olarak atanmadan önce CHP ile organik bağları bulunan, Kadıköy Belediyesi ile birçok ortak projeye imza atan Pur’un, yeniden rektör seçilmek için uğradığı değişim olağanüstü boyuttaydı.
Üniversitede bütünleme sınavlarının kaldırılarak paralı yaz okulu sistemine geçilmesi ve yemekhanenin özelleştirilmesi "cumhuriyetçi ve sosyal demokrat" Pur'un giderayak gerçekleştirdiği icraatları olmuştu.
Marmara Üniversitesi Hastanesi işçilerinin işten atılması
Sağlık alanında piyasalaşmanın ve taşeronlaşmanın motor gücü Sağlık Bakanlığı’nın genelgesine dayanarak taşeron firma ANG, 1 Ocak 2010 tarihi itibariyle Marmara Üniversitesi Hastanesi’nde çalışan 60 temizlik işçisini işten attı. Marmara Üniversitesi yönetiminin bu saldırıya cevabı ise derin bir sessizlik oldu. Tazminatlarını ve diğer alacaklarını alamayan işçiler, haklarını aramak için üniversite yönetimine ve taşeron firmanın tutumuna karşı mücadele etmişlerdi.
Faşistlerle polis arasındaki işbirliği ve saldırılar, okul yönetiminin aymazlığı
Marmara Üniversitesi, çeşitli kampuslarında faşist saldırıların gerçekleşmesiyle bilinen bir üniversite. Bu üniversitede kitap okuyanlar saldırıya uğruyor, AB’ye karşı çıkanlar saldırıya uğruyor, resim yapmanın günah olması gerekçesiyle resim bölümü öğrencileri saldırıya uğruyor. Üniversiteye sürekli bir gerginlik havası hakim. Faşistler, akademisyenlere ve öğrencilere çeşitli gerekçelerle saldırırken, okul yönetimi, akademisyenlerine ve öğrencilerine sahip çıkma doğrultusunda hiçbir şey yapmıyor.
Okulda yaşanan faşist saldırılar konusunda yumuşak başlı bir tutum sergileyen "Olaylardan üzüntü duyuyoruz ve saldırganlar hakkında gerekli işlemleri hemen başlatıyoruz." şeklinde açıklamalar yapan Rektör Pur, en ağır cezaların saldırıya uğrayan öğrencilere verilmesini engellememişti. Saldırıya uğrayan arkadaşlarına destek eylemi yapan öğrencilere, "Neden sadece bunlara tepki gösteriyorsunuz, bazıları Ermenilerden özür dilemeye çalışıyor. Onlara niye tepki vermiyorsunuz?" diyecek kadar aymazlık içerisindeydi.
Faşist saldırganların sivil-resmi polisler ve okul özel güvenlik birimi ile koordinasyon halinde çalıştığı ve okul yönetiminin bu duruma göz yumduğu herkes tarafından biliniyor. Ancak bu duruma son vermek için hiçbir adım atılmıyor. Rektörlük, kamera kayıtları başta olmak üzere birçok kanıta sahip olmasına rağmen bu kişilere dokunmuyor.
Bununla beraber Necla Pur döneminde, okulda bilim insanlarının katılımıyla evrim sempozyumu düzenlenmesine izin verilmezken, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine ilginç bir biçimde izin verilmesi de okul yönetiminin aydınlanma karşıtı tavrının kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.