24 Aralık 2010 Cuma

TÜRKİYE ZATEN “İKİ DİLLİ”

‘İki dillilik’ tartışmasıyla başlayan ve Diyarbakır’da yapılan Demokratik Toplum kongresinde açıklanan taleplerle devam eden süreç PKK’nın istediği yönde ilerliyor.
Kongrenin ardından, 16 sayfadan oluşan ‘Demokratik Özerk bir Kürdistan Modeli’ açıklandı. Temel talepler ise ayrı eğitim, ayrı bayrak, ayrı meclis ve öz savunma başlıkları altında toplanmıştı.
Bu girişim, Güneydoğu Anadolu dışındaki bölgelerde yaşayan insanımızın tepkisini ölçmeyi, böylesine sert taleplere dayanıp dayanamayacaklarını belirlemeyi, alıştırmayı, hazmettirmeyi ve sonunda da en rahatsız edici istekleri bile sıradanlaştırmayı hedefliyor.
Kısacası yemek, Öcalan’ın istediği gibi pişiriliyor, yurdum insanına da alıştıra alıştıra yediriliyor.
Söz konusu gelişmelerin siyaset sosyolojisi bakımından analizini ayrıca yapacağım.
Bu yazıda ise iki dillilik sorununun Güneydoğu’da çoktan çözüldüğünü, yurdum insanı uyurken yerel yönetimler üzerinden uygulamaya koyulduğunu örnekleriyle anlatacağım.

DİYARBAKIR’DA BELEDİYELER 4 YILDIR İKİ DİLLİ
Kapatılan DTP’den seçilen belediye başkanları Kürtçenin ikinci bir resmi dil olarak kullanıldığı uygulamaları zaten başlatmıştı.
Kürt Dilini Araştırma ve Geliştirme Derneği’nin (KURDİ-DER), Diyarbakır Büyükşehir Konuk Evi Toplantı Salonu'nda, 1 Ekim 2006’da düzenlediği etkinliğe katılan Diyarbakır Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, DTP'li belediyelerde Türkçe ve Kürtçe olmak üzere iki dilin kullanılacağını ilan etmişti.
Yani 4 yılı aşkın bir süre önce ne yapacaklarını söylemişlerdi. O zaman susanlar, bugün de susuyorlar. Buna da hiç şaşırmıyorum.
Fırat Anlı’nın açıklamasının hemen ardından da ilk adım atılmıştı. Diyarbakır Kayapınar Belediyesi ile DiSK'e bağlı Genel- İş Sendikası arasında 19 Ekim 2006’da imzalanan toplu sözleşme, Kürtçenin kullanılmasının önünü açan bir gelişmeydi.
İlk kez bir toplu sözleşmede, ‘halkla iletişim kurmalarını sağlamak amacıyla çalışanlarına farklı ve yerel dillerin öğretilmesi için belediye gerekli önlemleri alır’ ifadelerinin yer aldığı, yılda dört kez Kürtçe dil eğitimi şartı getiren bir madde bulunuyordu.
Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, madde hakkında bilgi verirken,
‘Özellikle halkın kullandığı dil de belediye hizmetlerinin götürülmesi ve aktarılması konusunda iletişim oldukça önemlidir. Bu toplu iş sözleşmesinde özellikle prensip anlamında anlaştığımız önemli bir madde vardır. Bu madde de halkın ana dili olan Kürtçe dilinde onlara hizmet vermektir’ demişti.
Çok çabuk unutulan bu gelişme, bugün yaşadıklarımızın habercisiydi.
BIRAKIN İKİ DİLLİLİĞİ, ÇOK DİLLİLİK DE UYGULANIYOR
Kürtçenin kullanımı konusundaki somut adımlardan birini de Diyarbakır'ın Sur Belediyesi atmıştı. Aslında bu, Türkiye'de ilk kez gerçekleşecek bir uygulamaydı.
Sur Belediye Meclisi, 4 Ocak 2007’deki toplantısında, 7'ye karşı 17 oyla aldığı kararla, belediye hizmetlerinin, Türkçe yanında Kürtçe, Zazaca, Arapça gibi yerel dillerde de verilmesini, yani belediye hizmetlerinde çok dilliliği kabul etti.
Karara göre personel alınırken, bu dilleri bilenler tercih edilecek, belediyede yerel dil ve lehçeleri bilen tercümanlar bulundurulacak, belediye duyurular bu dillerde yapılacak, internet sitesi bu dillere göre düzenlenecek, belediye bu dillerde kitap bastırabilecekti. Türkçe ise, sadece resmi yazışmalarda kullanılacaktı.
İşte bunu da unuttuk gitti. O dönemde susanların bugün de susmalarını garip karşılamıyorum.
Çok dilli hizmet kararını savunan DTP'li Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, 2006’da, Sur ilçesinde dil konusunda anket yapıldığını, halkın yüzde 24'ünün Türkçe, yüzde 72'sinin Kürtçe, yüzde 1'inin Arapça ve yüzde 3'ünün de Süryanice- Ermenice konuştuğunun ortaya çıktığını, çok dilliliğin zaten fiilen turistik bölgeler başta olmak üzere birçok yerde yaşandığını, turistik beldelerde belediye hizmetlerinde Türkçe yanında İngilizce ve Almanca gibi dillerin de kullanıldığını, tarihi mekânlar için Latince isimlerin verildiğini söylüyordu.
Demirbaş’a göre Avrupa Birliği standartlarında demokrasi için çok dilli yapıyı güçlendirmek gerekiyordu.
Sur, Kayapınar ve Yenişehir Belediyeleri iki dillilik, hatta çok dillilikle ilgili kararları uygulamaya koyarken Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin geri kalacağı düşünülemezdi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de, 10 Ekim 2006'dan itibaren Kürtçenin Kurmanci lehçesiyle yayın yapmaya başladı. Belediye Başkanı Osman Baydemir, bu uygulamanın amacını, belediye hizmetlerinin yerel halka daha iyi anlatılması olarak açıklamıştı.
Bu gelişmeler yaşanırken Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimleri Kongresi, 22 Kasım 2007’de, Türkiye’ye iletilmek üzere Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bazı talepleri aktarmıştı. Bunlardan birinde de, Türkiye’den, yerel yönetimlerin sağladığı kamu hizmetlerinde Türkçe’den başka dillerin, özellikle de Kürtçenin kullanılmasına izin vermesi isteniyordu.
Avrupa Konseyi’nin 1992’de imzaya açtığı ‘Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme’ ve ana dilde eğitim hakkını güvence altına alan ‘Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Sosyal Şartı’ iki dilliği savunanların dayandığı iki anlaşma.
Türkiye’nin her iki anlaşmanın da altında imzası yok. Üstelik Kürtler Türkiye’de azınlık da değil.
Gel de çık şimdi işin içinden…
Okuduklarınızı 2007 yılında yayınladığım kitabımda yazmış, çok değil 3-4 yıl sonra iki dillilik başlayacak uyarısında bulunmuştum.
Soru: ‘Öngörülere siyasiler neden değer vermez?’
Gürbüz Evren       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.