19 Ocak 2011 Çarşamba

BAŞBAKAN BU SERGİYE HAYATTA GİTMEZ

Ankara'da, 1950'lerden günümüze hayatta olmayan ve yaşayan 38 Türk soyut resim sanatçısının yüze yakın yapıtı “Çağdaş Türk Resminde Soyutlamalar” adıyla sergilendi.
Hep somut üzerine, bir başka deyişle hep dış dünyaya odaklanmış insan zihninin, soyutun somutlaşması, iç dünyanın resimlenişi karşısında ilk başlarda şaşırdığını biliyoruz. Sanatçı biçimlerini dışarıdan almak zorundadır. Bu doğru. Ama bunları bozma özgürlüğünü kullanmak ve bu kullanımın sınırı nereye kadardır?
Yaratıdaki sezgiselliğin en çok zevk aldığı anlar, soyut resim çalışmalarıdır. Somut, yaratıyı boğar. Yerçekimi gibi sezgiyi kendine çeker, köreltir.Ayrıca, yaratıcılık dediğimiz nedir ki? Biz yaratmayı, “arkamızdaki bir kaç bin yılcığın birikiminin bilinci ve bir kaç yüz yıllık yaratıcılık serüveninin deneyimi”yle ancak başarabiliyoruz.

Ama ya bu dar alandan çıkıp sonsuzluğun sisleriyle kaplı bilinç-dışının evrenine atlarsak?
İşte soyut resim yapmada karar kılmış sanatçılar bu zuçsuz bucaksız alanda bizi yoğurup düşündürüyorlar. Biçimleri değiştirme özgürlüklerini, duygularının eriştiği yere kadar kullanıp, insanlığı da peşlerinden sürüklüyorlar. Renkler çılgın birer araçtır onlar için artık. Her fırça darbesi bir sonraki fırça darbesini etkilemektedir ve ondan bağımsız değildir.
Soyut sanatın ustaları yüzyılın başında doğdu. Dünya savaşlarını o büyük sanatçı sezgisiyle bilmişlerdi. Belki de bunun için, bilinçlerinin daha fazla acı çekmesini önlemek için bilinç-dışına yöneldiler. Sanatçılar artık içsel ve özsel olanı kavramaya çalışıyorlardı. Oysa bu durum zihinlerini zorlayan çok daha acı verici bir ilaçtı.
Bir Alman filozof, “Bu dünyada, güzelliğe ruhtan daha aç bir şey yoktur ve ruhtan daha kolay güzelleşen bir şey de yoktur!.. Onun içindir ki yeryüzünde pek az ruh, kendini güzelliğe adayan bir ruhun egemenliğine karşı durabilir.” demişti.
Soyut resim peşindeki sanatçıların yaptıkları, bu ruha karşı gelmek mi yoksa bu ruhun istemlerine boyun eğmek, yani kendini güzelliğe adamak mıdır?
Soyut resmin ustalarından günümüze dek gelen tartışma bence bu olmalıdır.
*
Çankaya Belediyesi öncülüğünde 5-20 Ocak 2011 tarihleri arasında sergilenen yapıtlar beni, ülkemizde bizi yönetenlere, Tunus'da olanlara, Dünyayı, 1. ve 2. Dünya Savaşları'nda karıştıran ve ondan sonra da durmayıp sürekli bölgesel savaşlarla 15 milyon insanın ölümüne neden olan şer güçlere, uygarlık denen barbarlığa ilişkin derin düşüncelere götürdü.
Suat Kardemir'in ateşe verdiği kanlı tuval, Habib Aydoğdu'nun tuvale saplamaya başladığı çakıl taşları benim öfkemdi. Bubi'nin paslı metal örmeleri karabasanımın mezarıydı, Selim Turan'ın “Soyut Kompozisyon”u benim daracık karanlık sokaklarımdı, Bedri Rahmi'nin tuvaline yapışan kumlar benim gözlerime savrulan kumlardı!
Bedri Baykam'ın “Kan Bitinceye Kadar”ı Irak'dı!
Sergide, Abidin Elderoğlu, Adem Genç, Adnan Çoker, Adnan Turani, Burhan Doğançay, Devrim Erbil, Ergin İnan, Erol Akyavaş, Fahrelnissa Zeid, Ferruh Başağa, Fethi Arda, Güngör Taner, Halil Akdeniz, Hüsamettin Koçan, İrfan Önürmen, Lütfü Günay, Zahit Büyükişleyen, Mehmet Güler, Mustafa Ata, Mustafa Horasan, Mübin Orhon, Nejad Melih Devrim, Ömer Uluç, Özdemir Altan, Sadık Altınok, Server Demirtaş, Suat Akdemir, Tülin Onat, Yusuf Taktak, Zafer Gençaydın, Zekai Ormancı, Zeki Faik İzer yapıtlarıyla “zihin”imi allak bullak ettiler. Onların güzellik arayışlarının egemenliği altına mı girmiştim yoksa sorularının yaraladığı ruhumun labirentine mi?
*
Her sanat eseri zamanının çocuğudur. Ama Türk ressamları “Paris'in soyut ressamları”nın etkisi altına girdiğinde Türkiye'de çok partili rejime geçiliyordu. 1950'li yılların Türkiyesi'nde kasketleri saman kokan köylüler ordusunun egemenliği altında, okuyan, inceleyen, araştıran ve bilimin önemini anımsamış “Modern Türk insanı”nın özlemini çığırdılar!*
Soyut resim Türk ressamları aracılığıyla, acaba bugün, şimdi çoktan barutunu tüketmiş, ama yüz yılın başında zihinleri patlatan Avrupalı soyut sanatçıların izinde, insana insanı anımsatma ve Dünyanın gidişatını yeniden düşündürme görevini üstlenebilir mi?
Ahmet Yıldız
İşte sergiden bazı resimler:

Adnan Çoker


Adnan Turani


Balkan Naci İslimyeli


Bedri Baykam


Mustafa Horasan

1 yorum:

  1. Neden gitmeyeceği bellidir zaten...
    "Arapça harflerle dalga geçmişsiniz"

    YanıtlaSil

SESSİZ KALMA.