21 Ocak 2011 Cuma

BAŞBAKAN'DA SANATÇI RUHU VAR MI

Ünlü heykeltraş Henry Moore, Berlin Sanat Fuarına “pisuar” gönderdiği zaman ortalık ayağa kalkmıştı. Şaşkın şaşkın “esere” bakan jüri üyeleri, elbette “ucube” diyemediler. Az çok ne olduğu konusunda fikirleri vardı. Ama bir sanat eseri olmadığından da eminlerdi. Heykeltraşın neden gönderdiği konusunda bir fikirleri yoktu.
Herkesin bildiği öykü: Hitler Almanyasında da Pablo Picasso’nun resim sergisini gezen bir gestaponun, büyük ressamın “balıklar” adındaki tablosunun önünde durup da, “bunlar ne biçim balık” diye homurdanması üzerine, Picasso’nun gestaponun kulağına eğilip, “Onlar balık değil... Resim, resim...” diye fısıldadığı anlatılır.

RESMİ İDEOLOJİNİN SANATIResmi ideolojiler sanata hep kendi at gözlükleri çerçevesinde bakmışlardır. Kendi beğenileri ile sanatçının yaratısı arasında her zaman uçurumlar olmuştur. Bu değişmez bir kuraldır. Sanat her zaman kendi özgür alanı içerisinde dolaşma olanağına ve özgürlüğüne sahipken, siyaset katı kurallarını esnetmeyi düşünmez bile, gelişmeye ve özgürleşmeye kapalıdır.
Başbakan Erdoğan’ın heykele yaklaşımını bu çerçeve içinde değerlendirmek gerek. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “kurtarma” çabaları, Başbakan’ın “ucube” sözünden bile daha vahimdir.Sistemi korumakla yükümlü siyasetçilerin (istisnalar hariç) tüm güçleriyle soyut her sanatı “ucube” diye nitelemeye hazır bir “sanat” anlayışları vardır. Bunun birinci nedeni, sanatı “gereksiz” uğraş olarak görmeleridir. Onlar için en iyi sanat, bir tabağın içinde sıralanmış ve neredeyse uzanıp bir tane alma iştahını kabartan “nature mort” meyve resimleridir.

Köy evlerine gidin bakın, duvarlarında bu tür resim mutlaka vardır ama hep böyle “nature
mort” resimlerdir,ya da manzara resimleri.
İlk soyut resimler, soyut heykeller yapıldığında da insanlar reddetmişti.
GERÇEĞİN GÖBEĞİNDE SANIYORLAR
Gerçeğin tam göbeğinde olduklarını düşündükleri için, bütün sanat eserlerinin de gerçeğe en yakın biçimde olmasını isterler. Onların sanattan anlamak gibi bir kaygıları ne yazık ki yoktur. Oysa sanattaki zarafet ve sağduyu siyasete girse, sanatçı ruhu denen ruhtan bir nebze siyasetçilerde de olsa harika olmaz mıydı?
Eğer Başbakan heykeli görüp de, “muhteşem bir anıt” deseydi, işte o zaman Türkiye’de bir “deprem” olurdu. Dinsel temellere bağlı bir yönetim biçimi arzulayan Başbakan için, “suret” olarak algılanan heykel, elbette asla “muhteşem” olamayacaktı. Birincisi “dinsel” olarak zararlıdır, ikincisi gerçekten beğenmemiştir.
Beğeni sistemi orada tıkanmıştır. Vahim olan bu heykeli kaldırın demesidir. Bu noktada “padişahlık” gündeme gelmektedir, siyasi otoritenin tek adamlığa soyunmasıdır.
Siyaset biliminin algıları asla sanatsal nesnelere kadar uzanmamaktadır. Sanatçılardan siyasetçi, siyasetçilerden de sanatçı olmamasının veya uyuşmamasının temelinde bu yatmaktadır. Oysa devlet adamlarının sanatçı duyarlılığı gösterse dünya çok daha güzel olacaktır, değil mi?
SİYASET KALDIRAMIYOR
Sanatçı ruhu taşıyanlar siyaset ruhunu kaldıramıyorlar. Siyaset de sanatı kaldıramıyor. Sanatçı zaman içinde siyasetçiden daha öne çıkıyor. Siyasetçi o anı kontrol etmek zorunda. Soyutlayamaz, absürtleşemez. Bu yüzden de Erdoğan'a o heykel ucube demek zorunda, çünkü onu seçen halkın büyük çoğunluğu da bu tür sanatı ucube olarak görüyor. Bu toplumsal sorun aslında eğitim sorunudur. Halkın sanata olan aşinalığı eğitim ile gerçekleşir. Sanat sadece branş olarak değil ilkokul çağından itibaren çocuklara aşılansa temel sanat eğitimleri verilse sorun kökten çözüm bulur.
Gelişmiş toplumlarda sanat, toplumun bir adım önünden gider, tıpkı moda gibi.Modayı düşünün, herkes kullanmadığı sürece, birçok yenilik hoşa gitmez hatta komik bile
kaçabilir. Şimdi, bir zamanların ünlü İspanyol paça pantolon giysek ne kadar komik olur… Ama moda olup insanlar giymeye başlayınca, sorun olmuyor kabul görüyor...
Sanat da aynen böyle...
Rahmetli Bülent Ecevit, TBMM’nin tamamı Mercedes makam otosu kullanırken, “tasarruf” gerekçesiyle siyasette romantizm uygulayıp Renault marka yerli oto kullanma romantikliği gösterdi, aslında tüm meclis'e yasaklamalıydı Mercedes'e binmeyi tıpkı Erdoğan’ın indirin bu ucubeyi demesi gibi ama Ecevit örnek olmaya çalıştı, diğerleri de kendine uyar diye düşündü. Ama siyaset bu tür "analojileri" kaldırmıyor. Sonuçta kimse Renault'a binmedi.
Başbakan ‘bu heykel hakkında yorum yapmak için akademisyen olmaya gerek yok ‘ dedi, bu söylem bilime ve bilgiye verdiği değerin tek başına bir itirafıdır aslında. Başbakan’ın sanatı algılayışını gösterir.
Hala vurdulu-kırdılı Amerikan aksiyon filmlerinin gişe rekorları kırdığı, Recep İvedik’lerin hasılat barajını aştığı bu ülkede, soyut sanat kavramını yerleştirmek, Türk “leşlerini” , Türk “beşlerine” çevirmekten de zordur.
A.İklim Bayraktar

1 yorum:

  1. Başbakanda gıdım kadar insanlık yok ki sanatçı ruhu olsun ...

    YanıtlaSil

SESSİZ KALMA.