28 Ocak 2011 Cuma

Bir komplonun analizi


Ergenekon davasında son 3 günde yaşananlar, bu davadaki komplonun nasıl yürütüldüğünün tipik bir örneği oldu: Emniyet, yalan kanıt üretti. Bunu itiraf etmek zorunda kaldı. Önce “Yanlışlıkla yaptık” dedi. Ardından yalan söyledi. Cemaat gazetesi, derhal yalanı yalanla savundu. Ancak bu yalan da ortaya çıktı.
Türkiye’nin son yıllarına damga vuran, AKP iktidarının en büyük dayanaklarından olan Ergenekon davaları artık temelden çatırdıyor. Son birkaç günde yaşananlar, tüm bu davanın nasıl bir komplo olarak tezgâhlandığına apaçık bir örnek teşkil ediyor.
Birinci perde: Emniyet yalan kanıt üretir
Teğmen Mehmet Ali Çelebi, İkinci Ergenekon davasından dolayı tam 29 aydır tutuklu. Çelebi gözaltına alındığında cep telefonunu polise teslim etti. Yapılan incelemelerde, Çelebi’nin telefonunda “eşim, kaynanam, bacanak” gibi isimler altında Hizbut Tahrir örgütü yöneticilerinin telefonlarının kayıtlı olduğu görüldü.
Gerçek, bu hafta ortaya çıktı. Çelebi dava boyunca bu numaraların kendisine ait olmadığını, zaten evli de olmadığını ifade etmiş, inceleme yapılmasını istemişti.

İncelemeyi yapan Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanlığı’nın (TİB) verdiği rapor, Çelebi’nin teslim ettiği telefonunun Emniyet binasında 1 dakika 23 saniye açıldığını tespit etti.
Çelebi’nin avukatları, bu 1 dakika 23 saniye içerisinde müvekkillerinin telefonuna 139 adet numaranın Emniyet’te yüklendiğini iddia ettiler.
İkinci perde: Emniyet komployu itiraf eder
Eğer bu, avukatların iddiası olarak kalsaydı, Ergenekon davasının başından beri yaşananları bilenlerin gözünde güçlü bir ihtimal olacak, ancak iddia olarak kalacaktı.
Fakat Emniyet, suçu kabul etti. İstanbul Organize Suçlar Şubesi, 21 Aralık 2010’da mahkemeye gönderdiği yazıda, “Kazancı’nın telefonuna ait rehber bilgilerinin sehven (yanlışlıkla) Çelebi’nin telefonuna ait rehber dökümlerinin içerisine eklenmiş olabileceği değerlendirilmiştir” dedi.
Yani Emniyet, “Evet, yükledik, ama yanlışlıkla” dedi. Çelebi’nin telefonu yanlışlıkla açıldı, yanlışlıkla 139 numara yüklendi, sonra da 1 dakika 23 saniye içerisinde kapatıldı.
Üçüncü perde: Emniyet yalanı kapatmak için saldırıya geçer
Organize Şube’nin mahkemeye gönderdiği bu suç itirafı, Çarşamba günü Milliyet gazetesinden Esra Alus tarafından haberleştirilince, tüm Türkiye komployu öğrenmiş oldu. Tartışılacak bir şey yoktu, Emniyet suçunu itiraf etmişti.
Ancak elbette polis, burada kalmadı. Son yıllarda her skandalda yaptıkları gibi, saçma bir bahaneyle karşı saldırıya geçtiler.
Emniyet Müdürlüğü, şu açıklamayı yaptı:
“Çelebi'nin Hizbü-t Tahrir terör örgütüyle irtibatı, basında yer alan iddialarda olduğu gibi Mahmut Oğuz Kazancı'nın telefon rehberindeki kayıtların sanık Çelebi'nin telefonunda da bulunmasına dayandırılmamış, bu konu sanık aleyhinde sonuç doğuracak biçimde adli işlemlerin hiçbir aşamasında değerlendirilmemiştir.”
Yani Emniyet dedi ki “Evet yanlışlıkla yükledik, ama bunlar davada hiç kullanılmadı ki!”...
Dördüncü perde: Yandaş basın görev başına
“Ergenekon yılları”nın bir diğer tipik özelliği, yandaş basının haber merkezlerinin, Emniyet istihbaratla neredeyse birlikte çalışır hale gelmesi oldu. Bir kez daha Zaman gazetesi, Emniyet’in bu “Bahane mi bu şimdi?” dedirtecek açıklamasını savunmak üzere harekete geçti.
Gazetenin haberinde “Komplo iddiası doğru çıkmadı” denildi. Fakat, Türkiye’nin içinde bulunduğu acıklı hali gösterircesine, Zaman’ın haberinde göz göre göre yalan söyleniyordu.
Haberde şu ifadeye yer verildi:
“Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin, polisin kendisini 'Hizbüttahrir ile bağlantılı göstermek için komplo kurduğu' yönündeki iddiası yalan çıktı. Yaşanan hatayı polisin yapmadığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre, polis, TİB'in hatasını bularak mahkemeye rapor etti. Ancak bu rapor, Çelebi tarafından sanki Emniyet 'sehven' hata yapmış gibi gösterildi. Ancak bu ifade gerek sanık Çelebi, gerekse dün bazı gazeteler tarafından kasıtlı bir hata olarak gösterildi.”
Oysa “sehven hata yapıldığını” “bazı gazeteler” değil, Organize Şube söylemişti. Üstelik mahkemeye, yazılı olarak bildirmişti bunu. Ancak cemaatin propaganda gazetesi için, Ergenekon süreci boyunca olduğu gibi gerçeklerin hiçbir önemi yoktu. Gazete hatayı Emniyetin değil TİB’in yaptığını iddia etti. Emniyetin itirafını, sanığın iddiası olarak sundu.
Beşinci perde: Emniyetin yalanı yine ortaya çıkar
Emniyet, durumu kurtarmak için “Biz yanlışlıkla adamın telefonuna bazı numaralar yükledik, ama bunlar davada hiç kullanılmadı” gibi akıl almaz bir savunmayı yaparken de, Zaman ve benzeri gazetelerin beyin yıkama gücüne güveniyordu.
Başka eklemeler de ortaya çıktı
Son üç günde, sadece bu skandal değil, iki ayrı "sehven ekleme" olayı daha ortaya çıktı.
Emniyet, Gölcük'te el koyduğu bir sabit diske ekleme yapmış.
Emekli Albay İbrahim Sezer'in telefon görüşmesi kayıtlarına da "sehven" ekleme yapılmış.
Oysa Emniyetin bu saçma savunması dahi yalandı. Söz konusu numaralar, mahkemede hakimler tarafından sanığa defalarca sorulmuş, uzun uzun tartışılmıştı. Zaten numaraların sonradan yüklenmiş olabileceğini de sanık Çelebi duruşmalardaki bu sorular karşısında fark etmiş, Çelebi’nin isteği üzerine inceleme yapılmıştı.*
Oyunun sonu
Beş perdelik bu komplo oyununun, bir bakıma sonu gelmiş görünüyor. Ancak aslında bu oyun, çok daha geniş bir planın yalnızca küçük bir parçası. Tüm bir Ergenekon operasyonu ve aslında bu operasyonun parçası olduğu, ülkedeki büyük dönüşüm, yukarıda gördüğümüz komplonun benzeri onlarca, yüzlerce oyun üzerine kurulu. Bir oyun bitiyor, bir perde kapanıyor, yeni bir perde açılıyor, oyun tekrar başlıyor.
* İkinci Ergenekon davasında Mehmet Ali Çelebi'ye, polisin cep telefonuna "yanlışlıkla" yüklediği telefonların sorulduğu, Odatv'de yer verilen duruşma tutanaklarında görülüyor. 4 Ekim 2010 tarihli duruşmada konuşulanların bir kısmı şu şekilde:
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Mahmuz Oğuz Kazancı tanır mısınız bu kişiyi?”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”İddianamede geçiyordu ama tanımam yani.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Dosya sanıklarından Mahmuz Oğuz Kazancı?”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Yok tanımam, bu Hizbu-t tahrircilerin arasında sanırım, okumuştum.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Herhangi bir şekilde evet, evet.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Yok hiçbir irtibatım yoktur. Sadece Süleyman Solmaz’la başka irtibat yok.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Şimdi sizin bugünkü duruşmaya başlarken bir açıklamanız oldu. Telefon rehberinin burada dökümü de var. Telefon rehberindeki bazı dikkat çeken kayıtların açıklamasını yaptınız ve buradan da anlaşılıyor ki bu telefon cihaz olarak benim sonradan aldığım bir cihazdır.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Abimden aldığım evet.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Abimden aldığınızı söylediniz, abiniziniz Süleyman Solmaz’la, Mahmut Oğuz Kazancı’nın bir tanışıklığı, irtibatı var mıdır?”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Hayır, hayır efendim.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Ve irtibatı yoktur.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Kesinlikle yoktur.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Buradaki bacanak, anneanne kay… Bacanak, kaynana1, kaynana2, eşim vesaire kayıtları tetkik edildiğinde, bu telefonun Mahmut Oğuz Kazancı’ya ait olduğu tespit edildi. Yani bu telefon cihaz olarak eşim, kaynanam vesaire kayıtları dikkate alındığında Süleyman Solmaz’ın kardeşi Gamze Solmaz ile evli olan Mahmut Oğuz Kazancı dosyamızın sanıklarından Mahmut Oğuz Kazancı’ya ait olduğu anlaşıldı. Bu konuda bir bilginiz var mıdır?”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Yok, kesinlikle yok! Yani mümkün değil onlarla irtibatımızın olması. Arz etmiştim bakınız, eşim yazıyor burada eşim ben evli değilim.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Tamam o yüzden biz bunu araştırdık. Evli olmadığınız için ve eşim denilen kişinin Gamze Solmaz olduğu, kaynanam denilen kişinin Fatıma Solmaz olduğu.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Hı hı arz ediyorum. Bilemiyorum benden önce kullanan o mudur telefonu.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Kayınpederi dediği kişinin Tuncer Solmaz olduğu, bütün bu kayıtlara karşılık gelen kişinin de Gamze Solmaz’ın kocası olan Süleyman Solmaz’ın eniştesi olan dosyamız sanıklarından Mahmut Oğuz Kazancı olduğu tespit edildi.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Evet, evet hiçbir irtibatım yoktur. Yani şimdi gene bir komplo teorisi üretmek istemiyorum ama yani bunlar sonradan yüklenmiş de olabilir. Bunlara alıştık biz zaten. En tehlikeli olan da bu aslında, hukuksuzluğa alışmak çok tehlikelidir.
Aynı günkü duruşmanın devamında, davanın karar vericilerinden hakim Hasan Hüseyin Özese de söz konusu telefon numaralarıyla ilgili Çelebi'yi sorguluyor.
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Biraz önce meslektaşım Hakim Sedat Bey sordu: "Bu Süleyman Solmaz’ın akrabası, akrabalarının bir eşinin telefon kaydınızda yer aldığı işte bacanak, kayın anneannem, kayın annem şeklinde.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Evet.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Sizin kullandığınız cep makinesinde, cep telefonu makinesinde kayıtlı olan bir numaralardan bahsedildi.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Evet efendim.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Peki onların senin kullandığın cep telefonunda bulunmasının sebebi nedir?”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Sebebini arz edeyim.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Yani dediniz ki: "Abim Volkan Çelebi bana verdi bu cep telefonunu."”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Volkan Çelebiye ait ona da sordum o öyle birini tanımıyor kesinlikle efendim. Sizden istirhamım bu araştırmanın ne zaman yapıldığı yani yapıldı mı böyle bir araştırma resmi belgeler nerededir. Ayrıca teknolojik imkanlara göre IMEI numarasını girdiğiniz de benim telefonuma giren sim kartların hepsi çıkartılabiliyor efendim. Bu kişilerin benim telefonumu kullanıp kullanmadıkları çok net bir şekilde açığa çıkartılabilir. Bizim bunlarla bir irtibatımız yoktur. Olası bir tezgahtır bu. Bunu çıkarmakta sizin görevinizdir ve bizde bunu bekleriz burda. Mutlaka açığa çıkar bu. Biz gerekirse bekleriz ama.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Şimdi mahkeme heyeti uygun gördüğü takdirde Volkan Çelebi’yi de tanık olarak dinler. Ona da sorarız. Bu konuda ben sizi bildiklerinizi sormak istiyorum.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Evet efendim. Gördüğünüz gibi telefon hafızasında yer alıyor. Yani orda gösterdim. Sim kart hafızasında öyle bir şey yok.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Evet.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Benimle onun arasında herhangi bir irtibat var mı, yok. Volkan Çelebi’yle onun arasında var mı, yok. Bunlar araştırılmıştır mutlak her halde.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Süleyman Solmaz’ı tanıyor mu Volkan Çelebi?”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Tanımaz efendim İstanbul’da o. Kimse tanımaz yani bunlar muhtemelen.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Peki Volkan Çelebi, Volkan Çelebi’nin bu telefonu kimden aldığının biliyor musunuz?”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Bir arkadaşından almış. Ben kendi telefonumu ona verdim. O da kendi telefonunu bana verdi. Yani bu telefonun Mahmut Oğuz Kazancı tarafından kullanılması çok düşük bir ihtimal. Yani olmaz denmez ama çok düşük, milyonda bir ihtimal. Bence o ihtimal de söz konusu değildir, burada telefonu alanlar buraya bir takım numaralar eklemişlerdir bana göre yani kimseyi de zan altında bırakmak istemiyorum ama, bunun araştırılmasını talep ediyorum sizden. Gerekli araştırmalar yapıldığı takdirde bunlarla hiçbir irtibatımızın olmadığı, abimin de irtibatının olmadığı görülecektir. Yani yapabileceğimiz sadece teknik araştırmaların sonucunu beklemektir. Ama bunlarla hiçbir irtibatımız yoktur bizim.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Şimdi bu cep telefonu yaklaşık bir sene kullandığınızı söylediniz.”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Evet bir sene.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Bu süre içerisinde bu eşim işte bacanak, kayın annem, gibi isimlere rastlamadınız mı?”
Sanık Mehmet Ali Çelebi: ”Şimdi benim telefonumun ayarı arz ettiğim gibi sim kart telefonlarını gösterir şekildeymiş. Yani bende aslında.”
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese: ”Hep hep sim karttaki numaraları mı gördünüz hiç cep telefonu cihazında ki numaraları görmediniz mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.