28 Ocak 2011 Cuma

Erdoğan "dernek" diyor, mahkeme "Hizbullah'ın kolu"


Dernekler ikiye ayrılır: Erdoğan'a göre yasallar,
Erdoğan'a göre yasal olmayanlar...
İki AKP’li milletvekilinin Hizbullah’a bağlı Mustazaf-Der’i ziyaret ettiği ortaya çıkınca Erdoğan telaşa düştü. Dün “terör örgütü ayrı yasalara göre kurulmuş dernek ayrıdır” diye açıklama yapan Erdoğan, insanlar kimi derneklere üye oldukları için tutuklanıp suçlu muamelesi görürlerken hiç itiraz etmiyordu.
AKP milletvekillerinin Mardin’de Hizbullah’ın derneği Mustazaf-Der’i ziyaret ettiği ortaya çıkınca telaşa düşen AKP’liler ne diyeceğini şaşırdı. Bülent Arınç’ın akıllara ziyan “Hizbullah adında terör örgütü yok” beyanının ardından dün Erdoğan da “terör örgütü ayrı, dernek ayrı şey” dedi. Ancak ÇYDD, ÇEV, TAYAD, İHD vb birçok dernek defalarca baskına uğrayıp, insanlar bu derneklere üye oldukları için tutuklanıp suçlu muamelesi görürlerken ne Başbakan Erdoğan ne de bir başka AKP’li bu duruma itiraz etmişti.
Üstelik, Erdoğan'ın "terör" tanımı da hayli "muğlak". Yüzlerce kişiyi vahşice katlettiği kanıtlarla sabit olan Hizbullah'ın derneği için "illegal örgüt ayrı dernek ayrı" diyen Erdoğan, sadece HES'lere karşı çıktıkları için insanları "terörist" olmakla suçlayabiliyor. Neredeyse üç kişi bir araya geldiğinde "terör örgütü" olmakla suçlayacak kadar AKP karşıtlarına karşı baskıcı bir yönetim oluşturan AKP, söz konusu Hizbullah'ın derneği olunca bunların hiçbirini hatırlamıyor.

Yasal dernek ayrı, terör örgütü ayrı!
Ukrayna ziyareti sonrası gazetecilerin sorularını cevaplandıran Başbakan Erdoğan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Bazı AK Partili milletvekilleri Hizbullah’ı ziyaret ettiler” şeklindeki iddialarının sorulması üzerine “AK Parti’yi hiçbir terör örgütüyle bir arada göremeyeceksiniz. Bizi hiç kimse hiçbir terör örgütüne bulaştıramaz. Derneğe gidebilirsiniz. Kapısı açık ve legalse gidilebilirsiniz. Bizim illegal yere gitmemiz söz konusu değil. Ayrıca milletvekili arkadaşlarımız bu derneği gitmişler mi onu da bilmiyorum. Şunu unutmayın, terör örgütü ayrı yasalara göre kurulmuş dernek ayrıdır” diye konuştu.
Oysa Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesi, 9 Şubat 2010’da verdiği kararında Mustazaf-Der’in Hizbullah terör örgütünün amaçları doğrultusunda faaliyet gösterdiğine hükmedip kapatılmasına karar vermişti.
images_1_1.jpg
(KCK operasyonlarında birçok İHD yöneticisi de tutuklanmıştı)
Mustazaf-Der ziyareti kabul etti
Mustazaf-Der Batman Şube Başkanı Halil Cens yaptığı açıklamada kendisinden önceki dönemde AKP’li 2 milletvekilinin derneklerini ziyaret ettiğini doğrularken, derneklerinin yasal statüde olduğunu belirtti ve şöyle konuştu: "Her şeyden önce burası illegal bir yer değil. Biz de diğer dernekler gibi yasal bir statüdeyiz. Bu bir hizmet kapısıdır ve herkese açıktır. Gelenler için de çetele tutacak halimiz yok.”
2010 Ağustos'unda gerçekleşen ziyaret tam da 12 Eylül referandumu öncesine denk geliyor. Hizbullah'ın referandum için yaptığı Evet çağrısının bu ziyaretlerde pazarlık konusu olduğu muhtemel. Görüşme faydalı olmuş olacak ki, Mustazaf-Der referandumda herkesi İslam adına "evet" oyu vermeye çağırmıştı.
2416b_555892270_0.jpg
Mahkeme: Mustazaf-Der Hizbullah bağlantılı
24 Nisan 2007 tarihinde, Hizbullah davasından 10 yıl hüküm giyen Mehmet K., kardeşi Mustazaf-Der üyesi Mehmet T., İdris E. ve İrfan D. ve Ebubekir O. adlı kişiler, Mardin’de Ş.Ç.’yi gasp ettikleri gerekçesiyle Adana’da yakalandı. Kaçak sigara sattıkları belirlenen bu kişilerle bağlantılı oldukları tespit edilen ve çoğu Mustazaf-Der Konya ve Adana şubelerine üye 45 kişi gözaltına alındı ve tutuklanarak cezaevine konuldu. Davanın iddianamesini hazırlayan Adana Cumhuriyet Savcılığı, gözaltına alınan kişilerin kaçak sigaraları, derneğin Konya şubesinde depoladıklarını ve derneğe maddi destek sağladıklarını tespit etti.
Soruşturmayı yürüten savcılık soruşturma dosyasını Diyarbakır’a göndererek derneğin kapatılmasını istedi. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başvurusu üzerine gerekli incelemeyi yapan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Asliye Hukuk Mahkemesi’ne kapatma davası açtı.
Mustazaf-Der de “yetmez ama evetçi”
… değiştirilecek maddeler ile belki ceberrut devlet anlayışı, statüko ve oligarşik devlet yapısının değişmesine ve vesayetlerin son bulmasına katkı sağlayabilecektir. Böylece hak ve özgürlüklerin önündeki bazı engeller aşılabilecektir. Maddeler incelendiğinde, yapılacak değişikliğin halkımızın faydasına olduğu anlaşılmaktadır. Bu noktadan bakıldığında yeni düzenleme, eski halinden her halükarda daha iyidir ve desteklenmelidir...Bu nedenlerle eksislikler ve yetersizliğine rağmen, halkımızın oylamaya katılmasını ve “evet” demelerini uygun buluyoruz. (Mustazaf - Der'in bildirgesinden)
Yargılamayı tamamlayan Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesi, 9 Şubat 2010’da verdiği kararında, Mustazaf-Der’in fesh edilmesini kararlaştırdı. Mahkemenin gerekçeli kararında, kapatma kararı şu gerekçelere dayandırıldı: "Davalı Mustazaflarla Dayanışma Derneği’nin, dernek tüzükleri belirtilen amaç dışında, mevcut anayasal düzeni yıkarak şerri’ esaslara dayalı teokratik bir devlet kurmayı amaçlayan yasadışı Hizbullah terör örgütünün amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu, davalı derneğin yasalarla ve uluslararası sözleşmelerle hüküm altına alınan dernek kurma özgürlüğünü, insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullandığı, böylelikle amacın kanuna aykırı hale geldiği anlaşılmakla söz konusu derneğin Türk Medeni Kanunun, 89’uncu maddesi uyarınca feshine karar vermek gerekmiştir."
Mustazaf-Der’in Amaçları:
- İslam ümmetindeki parçalanmanın ve nifak ehilleri tarafından bilinçli ve programlı bir şekilde mü’min halk arasında oluşan tefrikanın giderilmesi ve ümmetimizin vahdaniyeti için gerekli ne varsa yerine getirmek
- Müslüman olmamız hasebi ile inanç sistemimizdeki olmazsa olmazları ve inandığımız değerleri gönlümüzde yerleştirip kökleştirecek olan amelleri yaşamak ve yaşatmak ve yine sahip olduğumuz İslami kimlik gereği, inançlarımıza karşı yürütülen her türlü misyonerlik, yozlaştırma, saptırma, hile ve tuzaklara karşı dik ve uyanık durmak,
- Özgürlükler adı altında temel insani hakları ihlal eden ve Rab statüsüne bürünen her türlü baskıcı ve zorba zihniyete karşı, marifet silahı ile silahlanıp, hikmet ve doğruluk çizgisinde ilerlemek, mustazaf ve mazlumların haklarını, pahası ne olursa olsun koruma yolunda taviz vermemek,
- Müslüman toplumumuzun kültürü ve kimliği haline gelen Ramazan ayı, Kandil geceleri… gibi dönemlerde dini ve kültürel ibadet geleneklerimizi en iyi şekilde ihya edebilmek,
(http://mustazafder.org.tr/ adresinden alınmıştır)
ÇYDD ne ile suçlanmıştı
Başbakan Erdoğan ucu kendi partisine dokununca derneklerin yasal olmasını hatırlatma ihtiyacı duyarken, yaklaşık bir buçuk ay önce hazırlanan son Ergenekon iddianamesinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi göz önünde bir kuruluş "terör örgütü" olarak iddianameye sokuldu.
Zekeriya Öz tarafından hazırlanan iddianamede on binlerce öğrenciye burs sağlayan ve eğitime katkılarından dolayı onlarca ödül alan ÇYDD ve ÇEV "yıkıcı terör örgütü" olarak nitelendi ve PKK'ye destek vermekle suçlandı. Öte yandan hayatını kaybeden ÇYDD kurucusu Türkan Saylan'ın hazırladığı eğitim semineri programı da iddianamede 'suç unsuru' olarak yer aldı.
''Ergenekon'' soruşturması kapsamında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) yöneticileri ile üyelerinden oluşan 8 sanığın, 7,5 ile 30 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması istendi.
Ata evleri projesi
İddianamede ''Ata Evleri Projesi''nden, yükseköğrenime yeni başlayan ya da halen yükseköğrenim gören öğrencilerin “tarikatların tuzağına düşmeden, dinci faşizmin esiri olmadan ve gerici zihniyetin” baskılarına maruz kalmadan öğrenimlerini tamamlayarak laik, Atatürkçü, demokratik, sosyal hukuk devleti kazanımlarına sahip çıkarak Türkiye'nin geleceğinde önemli roller üstlenmelerini sağlayacak bir proje olarak bahsedildi. Fethullah Gülen'in “ışık evlerine” karşılık bir yanıt niteliğinde iddianameye sokulduğu anlaşılan Ata Evleri” iddiasına göre her ''Ata Evi''nden sorumlu bir ''Ata Ağabey'' veya ''Ata Abla'' olacağı, bunların proje yöneticileri ile sürekli irtibat içinde bulunacağı ifade edildi.
Savcının iddiası: Kız öğrenciler subay adaylarını tavlayacak...
Bu evlerde kız ve erkek öğrencilerin karışık kaldığı, özellikle kız öğrencilerin TSK'da görev yapan genç subaylar ve Harp Okulu öğrencileri ile tanıştırılarak arkadaşlık yapmalarının sağlandığı belirtilen iddianamede, “böylelikle bir kısım genç subayları ve geleceğin Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını oluşturacak Harp Okulu öğrencilerini öğrencilik yıllarından itibaren kontrol altına almaya çalıştıklarının anlaşıldığı” gibi iddialara yer verildi.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) üyeleri ve yöneticileri hakkında düzenlenen iddianamede, ÇYDD'nin Kürt öğrencilere burs vermesi, derneğin "PKK işbirliğine" kanıt sayıldı.
Mustazaf-Der'in açık Hizbullah bağlantısı için "örgüt ayrı dernek ayrı" diyenler, ÇYDD'nin PKK'nin taşeronu olduğuna dair temelsiz iddiaya sarılabiliyorlar.
ÇYYD’nin amaçları:
- Evrensel çocuk, kadın ve insan haklarına saygılı, demokratik, laik bir toplum ve sosyal hukuk devleti düzeninin gerçekleştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi;
- Bireylerin hukuksal, siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal, fiziksel konumunun geliştirilmesi, tüm insan hakları ve özgürlüklerinden yararlanmalarının sağlanması;
- Toplumda çevre sorunları ve kültürel mirasımızla ilgili duyarlılığın arttırılması ve çevre bilincinin yerleştirilmesi öncelik taşır.
(http://www.cydd.org.tr/ adresinden alınmıştır)
Pankart açtılar, tutuklandılar
Son yakın örnek ÇYDD'nin yanında birçok dernek yasal olmalarına rağmen "terör örgütü" bağlantısı bahane edilerek üyeleri tutuklanıp suçlu olarak muamele görüyorlar. Özellikle solcu dernekler, sadece bunların üyesi olan birçok kişinin başka hiçbir delil olmaksızın tutuklanmaları ile biliniyorlar.
Yakın zamanda yaşanan bir başka örnekte Gençlik Federasyonu üyesi iki kişi bir toplantıda pankart açtıkları için hala tutuklu bulunuyorlar. Başbakan Erdoğan'ın katıldığı 14 Mart'ta gerçekleştirilen Roman Çalıştayı'nda "Parasız eğitim istiyoruz, alacağız" pankartı açtıkları için Gençlik Federasyonu üyeleri Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz "terör örgütüne" üye oldukları gerekçesi ile tutuklandılar.
Yine geçtiğimiz yılbaşında gerçekleştirilen KCK operasyonları kapsamında Kürt siyasetçileri ile bir çok İHD (İnsan Hakları Derneği) yöneticisi "terör örgütüne üye olmak" suçlaması ile mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.