7 Ocak 2011 Cuma

Türk Milletinin Varlığını Yüceltmek ve Devam Ettirmek

Bugün yaşananlar dünün göz ardı edilmesiyle, unutulmasıyla, ders çıkarılmaması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Yarınlar diye ifade ettiğimiz “gelecek” ise; bugünün sonuçları üzerinde inşa olacaktır. Dolayısıyla mazisi derin ve ihtişamlı olduğu kadar sürekli düşmanlıklara, kaos, fitne ve fesatlığa muhatap olmuş bir milletin “düşünen kafaları” olarak; tarihi tecrübeleri dışlayıp bir yol haritası oluşturmamız mümkün değildir. Hele milletini, vatan ve devletini “ebed-müddet” yaşatmak ülküsünü taşıyanların, milli tarihini yaşatması, aynı zamanda vazgeçilmez bir görevdir. Zira bilmekteyiz ki, yüzlerce yıldır bu coğrafyadan uzaklaştırılmak veya sömürge yaptırılmak için, çeşitli hile ve sinsi oyunlarla en korkunç ihanetlere ve saldırılara uğramış bir milletiz. Şayet bugün bile bu coğrafyada, hala korkulan ve yok edilemeyen bir güce sahipsek, bu kudret; Türk milletinin milli kültüründen, İslami değer ve mukaddesatından beslenen, milli tarih şuurundan feyizlenen her devirdeki “dava adamlarının ve kahramanlarının” varlığı sebebiyledir.

Tarih şahittir ki, millet olarak ne zaman milli ve manevi değerlerimizle kol kola, omuz omuza olmuşsak, hiçbir güç ne bizi ayrıştırabilmiş ne de vatanımızı istilaya muvaffak olabilmiştir. Ne de boynumuzu bedenimizden koparmaya cesaret edebilmiştir. Bu mana da, milletler ailesi içinde sözü dinlenilen, itibarı yüksek, hükmü adaletinden ötürü tartışılmaz devirlere bir bakınız. Bu derece saygın ve güçlü olmamızın nedenleri arasında, fen ve teknikte ilerlemiş olmak, iktisadi açıdan gelişmiş olmak, diğer taraftan da, hayatını; vatanı, dini ve milletiyle bütünleştirmiş devlet adamlarının sevk ve idarede oluşudur. Elbette ki böyle bir toplumsal düzende yetişen nesil de; aynı kıymet ve hassasiyetlerle bezenir, hayata bu sorumluluk ve mensubiyet duygusuyla sarılmış olur.

Bugün de, dün karşılaştıklarımızla tamamen örtüşen bir süreç yaşamaktayız. Çünkü ne üzerinde yaşadığımız vatan toprakları değişti, ne de bu topraklara göz koyan milletlerin düşmanlıkları tükendi. Ambalajı farklı, muhtevası aynı senaryolar yine içimizdeki hainler tarafından sahnelenmektedir. İhtilafların ve çok farklı siyasetlerin yaşandığı bir bölgede hala en büyük bir gücüz. Büyük Selçuklu ve Osmanlı imparatorluğu dönemindeki medeniyet ve imparatorluk sınırlarının manevi mirasçısı durumunda oluşumuz ayrı bir tarihi hakikattir. Bu gerçeğe rağmen, Türkiye’nin içinde bulunduğu jeo politik ve jeo stratejik konuma uygun, iç ve dış politikanın sergilenmemiş olması üzerimizdeki iştahları daha çok kabartmakta, düşmanlıkları ise azdırmaktadır.

Neden mi diyeceklere hatırlatmak isteriz ki; Dünya haritasındaki Türkiye fotoğrafı, çoklarının rüyasını kâbusa çevirmektedir. Çünkü dünyanın gelecekteki en stratejik maddesi olan su kaynaklarının damarı Anadolu'dadır. Kafkasya ve Orta Asya denilen Türkistan petrol ve doğalgazlarının dünya piyasalarına ulaştırılması Türkiye üzerinden gerçekleştirilecektir. İran ve Körfez petrollerine komşu ülkeyiz. Çok büyük bir ekonomik güç ve pazar olan Rusya ve Akdeniz havzasında yer almaktayız. Anadolu’muz ve Boğazlar tarih boyunca ticaretin merkezi olmuştur ve olmaya devam edecektir.”

Hülasa; Türk milliyetçileri olarak, Türk milletinin varlığını yüceltmek ve ebediyen devam ettirmek ülküsü; tüm düşmanlıkları ve hain tuzakları alt etmeye muvaffak olacak, en sarsılmaz ülkümüzdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.