6 Ocak 2011 Perşembe

BOP’da Yeni Açılımlar; Dünyada, Türkiye’de, MHP’de Neler Oluyor?

Mısır’da yılbaşından sonra çıkan olaylar, Kıptiler üzerinden Mısır’ın bölünme senaryolarını gündeme getirdi. Birkaç gündür çıkan haberlere göre Güney Sudan'da yapılacak halk oylaması sonunda, muhtemelen Sudan'ın ikiye bölüneceği konuşuluyor. Yine Tunus'u karıştırmaya yönelik olayların nasıl gelişeceği de merak ediliyor. Bunlar, bir önceki ABD Dışişleri Bakanı Condeliza Rice'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gereği, Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya kadar 22 ülkenin hudutlarının değişeceği müjdesi(!)nin yeni ve önemli işaretlerinden olsa gerektir.

Yılbaşı’nda Başbakan Tayyip Erdoğan, Amerika’nın sahibi olduğu CNN Arap TV kanalınca, büyük övgülerle yılın adamı ilan edildi. Durup dururken eniştem beni niye öptü?

Bu da nereden çıktı demeyin. Bildiğiniz gibi Tayyip, ABD’nin Ortadoğu’daki hâkimiyetini güçlendirmek için düzenlenmiş Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı’dır. Bunu, parti teşkilatlarına ve kamuoyuna 34 defa, övünerek, renkli ve görüntülü şekilde duyurmuştur. Şişinerek yaptığı açıklamanın görüntüleri hafızalara kazınmıştır. Unutulmaz, çünkü o sırada, bugün de görüldüğü gibi Irak’ta Müslümanlar boğazlanıyor, ırz ve namuslarına tasallut ediliyordu. BOP projesinin sahibi ABD’nin, bölge ve Türkiye için hazırladığı, Türkiye’yi bölünmüş gösteren harita da henüz unutulmamıştır. Unutulmamalıdır da… Osmanlı bölünmeden önce çizilmeye başlanmış bu haritalar tarih derslerinde bize okutulmuş, benliğimize Batı’nın gizli emelleri iyice kazınmışken nasıl unutulabilir? İnsan kendi ülkesinin bölündüğünü resmeden haritayı nasıl unutabilir ki… “Tanzimat, Islahat, Gülhane Hattı, Azınlık Hakları, eşitlik, adalet…” Diyerek, koskoca imparatorluğu 80 senede nasıl parçaladıklarını unutursak, biz yok olmayı zaten hak etmişiz demektir. Tayyip, (Türkiye’yi bölünmüş gösteren sözünü ettiğimiz haritayı kast ederek) “Ellerine bir kâğıt parçası almışlar, dolaşıp duruyorlar” ifadesini kullanmıştı. Türk basını, Tayyip’in her söylediğini bir marifetmiş gibi, bütün programlarında, gözümüzün içine soka soka tekrarlayıp durur ama nedense, kendi ağzından, kendi görüntüleri ile tespitli; “Biz Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanılarından biriyiz, bize bu görev verildi, biz bu görevi yapıyoruz.” söz ve görüntülerini, hiç göstermez. Tayyip, 34 yerde görüntülü olarak, kendisi ve görev aldığı yer adına çok önemli bir politik yanlış yapar ama bu bölücü basın, RTE’nin bu vahim yanlışını, vermeyerek, onu koruma altına alır. Yani meselenin Türk halkı adına ne manaya geldiğini biliyorlar ve bu yüzden de televizyonlarda bu görüntüleri hiç vermiyorlar. İçte ve dışta bütün mezar kazıcılarını arkana alırsan işler işte böyle yürür! Sen yanlış yaparsın, halka karşı olduğun açıkça ortaya çıkar, ama yandaşların ve akil adamlar seni korumaya alırlar.

Şimdi de Dışişleri Bakanımızın açıkladığına göre Büyük Ortadoğu Projesi'nin adı değişmiş. Demokrasi Götürme Projesi'ne benzer bir isim almış. (Allah Irak'a götürülen demokrasinin akıbetinden bütün ülkeleri korusun!) Bizim Eşbaşkan RTE’nin "Eşbaşkanlıktan istifa etti"ğini, "sadece ve sadece TC Devleti'nin Başbakanı" olduğunu kamuoyuna açıklamasının ve “Eskisiyle ilgim kalmadı, yenisini bilmiyorum” deyip işin içinden sıyrılmasının tam zamanıdır. Tıpkı “Milli görüş gömleğini çıkardım” dediği gibi. Zira önümüzde seçim var.

Yeniyıl’da Tayyip Erdoğan’ın CNN tarafından yılın adamı ilan edilmesine benzer bir yenilik daha gerçekleşti. (Eskiden devlet ve millet adına önemli açıklamalar, ziyaretler Bayramlarda açıklanır, yapılırdı) Sayın Cumhurbaşkanı Diyarbakır’ı sanki bir yabancı ülkeye ziyarete gidiyormuş gibi ziyarete gitti.

Cumhurbaşkanı'nın hiçbir il ziyareti bu kadar göklere çıkarılmazken, nedense Türkiye’nin sıradan bir ili olan Diyarbakır ziyareti “Tarihi Önemde!” bulundu, gösterildi. Sanırım yıl boyunca da gösterilmeye devam edecek. Devlet televizyonumuz TRT, kendisiyle Kürtçe anonsla başlayan canlı söyleşiler yaptı.

Gazeteler, televizyonlar boy boy bu tarihi öneme(!) sahip geziden!, (“Bölücülük yapmıyoruz, zaten Türkiye eninde sonunda bizim” havalarında konuşan, Kürtçülüğü aşikar Osman Baydemir vb kişi ve sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı) tarihi önemdeki temaslardan bahsetmeye devam ediyor. Bu vesileyle, demokratik özerklik (Federe devlet) yolundaki son çakıl taşlarını ayıklayıcı bol bol programlar, Kürtçe söyleşiler yayınlıyorlar. Ne hikmetse, gezide Cumhurbaşkanı’na karşı en küçük bir protesto görülmüyor. Geziden bir gün önce “Protesto edeceğiz” açıklaması yapan DPT’li hanım milletvekili de uyarılmış olmalı. Kendisine “Kes sesini kız, adam bize çalışıyor” denmiş olmalı. Cumhurbaşkanı sanki başka bir ülkeye gitmiş gibi her gün Diyarbakır’dan canlı yayın yapılmaya devam edilmektedir.

Selahattin Demirtaş ve Osman Baydemir seçimlerden sonra, olmadı gidilecek yeni bir referandumdan sonra demokratik özerklik dedikleri şeyin gerçekleşeceğinden emin konuşuyorlar. Bu konuda da kendilerine BOP yürütücülerince teminat verilmiş olmalı. Yoksa arkasına Çapanoğlu'nu almış merkep gibi anırmazlardı.

Tartışılmaya başlanan her konu, zemin hazırlama vesilesi olarak kullanılmaktadır. Bunu aklı olan herkes görüyor. Cumhurbaşkanı, maksadı bu değilse bile, en basit bir ifadeyle planın bir parçası olarak kullandırılmıştır.

CHP, Diyarbakır eski Baro Başkanını MKYK’ya alıp adı çarpıtılmış bir Kürt Raporu hazırlatıyor, DTP’nin kamuoyuna yansıyan bölücü ifadelerini ise önce “Tartışılmaz”, sonra “Konuşulmasında fayda var” diyerek dolaylı olarak destekliyor. Yani CHP de planın bir parçası olarak çalışıyor.

Seçim sonrası anayasa değişikliği kaçınılmaz görünüyor. Bununla birlikte harita değişikliği de gündeme gelecektir. Başbakan’ın kendi ifadesine göre şimdiden 2023’ün hesapları yapılmıştır. Bu değişiklikler Tayyip Erdoğan’ın yönetiminde gerçekleştirilecektir. Şimdiden iki partili bir meclis gündeme getirilmeye (Başkanlık sistemine hazırlık olarak) çalışılıyor, MHP’nin meclis dışında kalması örgütleniyor. Seçime beş kala, Yüksek Seçim Kurulu’nun oy sayımında kullandığı seçim programının değiştirildiğini, görevlilerin yeni programı bilmiyor diye uzaklaştırıldığını, oy sayımında istenildiği kadar sapma yaptırabilen (Bush’u birkaç yüz oyla ABD’ye Başkan yapan) yeni programın devreye konulduğunu da düşünürsek, böyle bir sonuç sürpriz sayılmaz.

Asıl önemlisi, bu vahim durumda, kilit konumundaki MHP ne yapacaktır? İktidardan bir şekilde nasiplenen eski ülkücüler (Ülkücü her daim ülkücüdür) AKP desteğiyle örgütlenmeye, sağda solda seslerini yükseltmeye başlamış, “Kol kırılır yen içinde kalır” sözünü unutmuşken, MHP bütün imkânlar seferber edilerek küçültülmeye çalışılırken…

MHP’nin planın bir parçası olması düşünülemeyeceğine göre, attığı her adım çok önemlidir. Bin değil, milyon kere hesaplanarak koşmaya başlamalıdır. MHP halkın içine girmelidir. Kamuoyunun önüne çıkan her MHP’linin her sözü, her mimiği, her şeyi iğneden ipliğe planlanmalıdır. Hiç olmazsa seçim için hayati önemi olan tanıtım işlerinin, bu defa düzgün yapılması gerekmektedir. Dönen dolapların farkında olan, kendini milletine adamış, hiçbir karşılık beklemeden çalışabilecek ülkücü kadrolar bunu yapabilecek güçtedir. Tanıtım işlerine, yabancı tanıtım ajanslarının, Marksist yayıncıların, solcu reklamcıların, eski yayıncı artıklarının, bir şekilde adı tanıtımcıya çıkmış, tanıtımın t’sinden haberdar olmayan medya hokkabazlarının, bulaştırılmaması gerekir. Çünkü böyle bir durum intihar demektir. Hiçbir beklentisi olmamış, olmayacak biri sıfatıyla, MHP yöneticilerinin, bu konuyu, atılmış ve atılacak adımları yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Savaşı kaybeden bir komutana Napolyon bunun sebebini sormuş, o da saymaya başlamış; "Barutum yoktu..." "Tamam" demiş Napolyon, "Gerisini sayma!"

Bir kıssa ile sözü bitirelim. “Savaşçı Anneler” adıyla bir belgesel seyrettim: Afrika’da, anne Aslanlar, yavrularını besleyebilmek için, güçlerinin çok üstünde de olsa, Manda sürüsünün içinden gözlerine kestirdikleri bir Mandaya saldırıyor, onu yere yıkıyorlar. Aslanların dişlediği, pençelediği dizlerinin üstüne çökmüş zavallı Manda dakikalarca direniyor, kurtulmaya çabalıyor. Ama dört yanından kuşatılmış, bir türlü ayağa kalkıp kurtulamıyor, kalkabilse kurtulacak. Nihayet bir an geliyor, direnmeyi bırakıyor, canlı canlı ölümü bekliyor. İşte tam bu ana kadar, manda sürüsünün başı olan Manda, yerde aslanlardan kurtulmaya çalışan, debelenen Mandanın biraz uzağında, durup, bekliyor. Aslanların dizüstü çöktürdükleri sürüsüne mensup Mandanın akıbetini uzaktan seyreden sürü başı Manda, yerdeki Mandanın direnmeyi bırakması üzerine, bulunduğu yerde beklemeyi bırakarak, sürüsüne katılmak üzere oradan ayrılıyor.

Manda kim, aslanlar kim, manda sürüsünün başı kim, sürü kim siz söyleyin.

Sözüm size, bize hepimize…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.