1 Aralık 2010 Çarşamba

“BÜYÜK ABİ” EMRETTİ… (16)

Dinler Arası Diyalog Projesi’nin saçtığı tohumlar, Eşbaşbakan Erdoğan tarafından öyle cömertçe gübrelenmiştir ki, baldıranın zehirli kökleri Sümela Manastırı’nda duvarlara tutunmaya başlamıştır. Hem öylesine bir tutunuş ki, bu zehirli bitkiyi oradan söküp atmak artık çok zordur.
15 Ağustos’ta Sümela’da yapılan ayinle bir hortlak diriltilmiş, Pontus Rum Devleti, turizmin getireceği para uğruna ayağa kaldırılmıştır. Onların anlayışına göre söz konusu paraysa vatanın adı geçmez. Vatan teferruattır… Hatta teferruatın bile ötesindedir.

15 Ağustos… Bu tarihin özelliği ve önemi nedir? 15 Ağustos 1461′de Trabzon Rum Pontus İmparatorluğu, Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilmiş, Bizans’ın varlığının devamı sayılan bu devlet tarihin sayfalarına gömülmüştür. Bu bir !…
PKK’nın eylemlerinin başlangıcı olarak kabul edilen tarihtir 15 Ağustos… 15 Ağustos ta Siirt’in Eruh, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesini basan PKK’lı teröristler, karakollara ve askeri lojmanlara saldırarak, bir askeri şehit etmiştir. Bu iki !…
15 Ağustos’ta gün farkı ile PKK sözde ” Ateşkes” ilanı ise 12 Eylül’de yapılacak “FEDERANDUM”a açık bir destek vermiştir. İktidara ve işbirlikçilere uzatılan yardım elidir bu ateşkes. Bu “ateşkes” tıpkı AB’nin bizim şu meşhur STK’lara yaptığı karşılıksız hibelerin bir kopyasıdır ve altından bir çapanoğlu mutlaka çıkacaktır.
Anayasa’mızın değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez 2. Maddesi’ni yok sayan bu anayasa taslağını desteklemek Öcalan’ın verdiği ev ödevidir.
Bu ödev kusursuzca yapılmış ve “Büyük Abi”den yıldızlı pekiyi almıştır.
Güneydoğu’da çok yüksek oranda çıkan “evet” oylarının hikmeti sebebi bu ev ödevinin yanı sıra PKK-BDP-AKP-ABD işbirliğinin eseridir.
Öcalan’ın yandaşlarına verdiği bu ödev ise doğrudan, doğruya “Büyük Abi” ve yamağı tarafından AB’nin, bölücü başının avukatları vasıtasıyla İmralı hükümlüsüne ulaşan talimatlarının gereğidir.
Öcalan da onları dinlemek zorundadır.
Çünkü A. Öcalan’ın boynuna geçirilmesi gereken urganın ucu halen bu iki gücün ellerindedir.
Referandum’da bu taslak kabul edilmiş ve işleve konulmuş, sıra Devlet’in, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü koruyan ilk üç maddeye gelmiştir.

Bu  nedenle  AKP – BDP,  değişik  nedenlerle  Cumhuriyet’e  karşı  oldukları  içindir  ki,

şüphesiz  aynı  saftadır.

Bu  kadar  basit…

PKK’nın ise şer biraderlerine “Ateşkes” kararı ile hizmet etmesi son derece doğaldır.
Sümela’da yapılan ayin iktidarın açtığı şer yolunun başlangıç adımıdır.
Bu adım bizi dönemin ABD Başkanı W. Wilson’un içinde Rum Pontus Devleti’nin de sınırlarının çizildiği, haritasını gerçeğe dönüştüren günlere götürecektir.
Bu parçalanmışlığa giden yolu sonlandırmanın tek yolu “Büyük Abi”nin emirlerine direnmek ve bu direnişle “Büyük Abi”ye ve tüm işbirlikçilerine açıkça meydan okumaktır.
Türk milleti, ABD-AB-AKP-BDP anayasa taslağını veto etmek gücüne sahipken, aldatılarak “Büyük Abi”nin ve onun işbirlikçilerinin tuzağına düşmüştür.
Ulusumuz, A.Gül gibi bir nevi noterlik görevine zorlanmıştır.
Ancak, Vahdettin’in kaçarak ardında bıraktığı bu topraklar, milletin malıdır.
Anadolu bizim son yurdumuz, yıkılmak istenen Cumhuriyet onurumuz, parçalanmak istenen vatan ise namusumuzdur.
Üstelik bu ülke “Noter senedi” ile de satışa çıkarılamaz.
Bu ülkenin tapusu Türk milletine aittir.
Lozan Anlaşması bu tapunun tescilidir.
Üstelik bu toprakların taksimi gayrı kabildir.
Yani bölünmesi mümkün değildir.

“Büyük Abi”nin emir ve talimatnameleri halen devam etmekte, Sn. Erdoğan’da ABD’nin dost ve müttefik olduğundan dem vurarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yapılan açık ve tüm dünyanın tanık olduğu müdahalenin üzerini örtmek istemektedir.
İngiliz Financial Times gazetesinin “ABD, silah anlaşması konusunda, Türkiye’ye ultimatom veriyor” manşeti ile çıkan haberde, Obama’nın Erdoğan’a, İsrail ve İran konusundaki politikalarını değiştirmediği takdirde, Amerika’dan satın almak istediği silahları edinme şansının çok az olduğu”nu söylediği iddia edilmiştir.
Türkiye’nin satın almak istediği silahlar, namluları bir buçuk milyon Iraklı Müslüman’ın kanları ile damgalanmış silahlardır. Financial Times gazetesinin iddiasına göre Türkiye, ABD’nin 2011 yılında Irak’tan çekildikten sonra, terör örgütüne karşı kullanmak üzere ” Amerikan artığı” bu silahları satın almak istemiştir. Hani şu Erdoğan’ın ” Amerikan askerlerinin zaferi için dua ediyorum” dediği namlusundan Irak’ın Müslüman sivil halkına ölüm saçan silahları…
Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay ve bayan askerlere, ülkelerine en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.” 31 Mart 2003 tarihli The Wall Street Journal Gazetesi…
Başbakan’ın sağlık ve esenlikle yurtlarına dönmeleri için dua ettiği Amerikan askerleri Irak’ta en az bir buçuk milyon sivili hunharca katletmiştir. Irak bugün kardeşin, kardeşi öldürdüğü, Sünni’nin Şii’ye silah çektiği, Şii’nin camileri bombaladığı bir ülkedir. Kanlı parmakların her cesedin yanına attığı tek imza vardır. “Büyük Abi”
Obama’nın ” G20 Zirvesi”nde, Türk basınına aksettirilenlerin tam aksine, Erdoğan’la ABD Başkanı arasında yapılan konuşmanın hiç de dostane olmadığı, üstelik “Büyük Abi”nin emirlerini şantajla güçlendirerek tekrarladığı görülmüştür. Erdoğan’a verdiği ültimatomun Financial Times gazetesinde yayımlanmasından bir kaç gün önce de, Washington’da ” Türkiye Politikası”nın gözden geçirildiği önemli bir üst düzey toplantı yapılmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan toplantıya Bakan Hillary Clinton’da katılmış ve işin en ilginç yanı, toplantıdan bir gün sonra Dışişleri’ne bağlı Genel Denetim Bürosu, ABD’nin Türkiye’deki ABD misyonu hakkında 110 sayfalık bir rapor yayımlamıştır. Bu raporun içeriği hakkında basına bir bilgi sızdırılmamıştır. Ancak ABD’li diplomatlara bir takım görevlerin verildiği de aşikârdır.
Şimdi “Büyük Abi”nin, kendisini başarıya götüreceğine inandığı bir oyunu daha sahnedir. PKK Henri Barkey’in talimatlarına aynen uymuş, BOP’nin yolundaki son engelleri de kaldırmıştır. ” Ateşkes” ilan ederek, 12 Eylül oylaması için AKP’ye “kardeşlik” elini uzatan PKK ve Meclis’teki siyasi uzantıları arsız iştahlarını 2011 seçimlerinden sonra Erdoğan’ın “Değiştireceğiz…” dediği ülkemizin bölünmez bütünlüğünü hedef alan yeni anayasa taslağına saklamaktadır.
Her ne kadar üzeri kapatılmak isteniyorsa da, devlet PKK ile aynı masaya oturmuş ve anlaşmıştır.
BDP ise bu anlaşmanın ardından el altından desteklediği, “Türkiye’nin bölünmesini hızlandıracak hukuki tuzaklarla dolu anayasa paketine, elbette destek vermiştir.
Türkiye özerk idari yapıya sahip olmalıdır. Bu BDP’nin resmi projesidir… Bu proje hayata geçecektir. Türkiye imzalamış, hayata geçirmek zorundadır. Şimdi çıkmışlar sanki çok büyük bir gaf yapılmış gibi, sanki bölücülük yapılmış gibi, bu demokratik özerklik talebini çarpıtmaya, kafaları bulandırmaya çalışıyorlar.”
Bu paragraf BDP Genel Bşk’nı Nurettin Demirtaş’ın PKK’laşmış BDP mitinglerinde sık, sık kullandığı söylemdir.
Bir vatandaş olarak soruyorum. BDP’nin resmi projesi olan özerklik projesi ne zaman ve hangi hakla Türkiye tarafından imzalanmıştır? Açıklayın…
İktidar şunu çok iyi bilmelidir ki ” Büyük Abi”nin icazeti ile oturdukları koltukları ve kazandıkları rantları korumak için Türkiye’yi bölme planına Türk milleti asla izin vermeyecektir.
PKK ile masaya oturan, Öcalan’la anlaşan iktidardır, devlet değil. Devletin tüm kurumlarını elinde tutan ve kullanan iktidar, Büyük Abi’nin emirlerine kayıtsız ve şartsız uymak zorundadır. Aksi takdirde tüm kullanılmışlar gibi miadı dolunca çöpe atılacaktır.
( sürecek )

Figen ÖZEN

skyturkvngenc

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.