5 Ocak 2011 Çarşamba

39 BİN LİRALIK VİLLA İSLAMA GÖRE CAİZ Mİ ?

“Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar,
 kişinin mal hırsıyla dinine verdiği zarardan
 daha fazla değildir.”
(Ka’b İbn Mâlik’den; Tirmizî, Zühd, 43, (2377)
Ve devam etti Elçi!
“Yanıbaşında komşusu aç iken tok yatan mümin değildir.”(Kenzu’l-Ummal; Hadis No: 24904).
“Bir evin gölgesi, katıksız ekmek ve Ademoğlunun avretini örten şeyden ötesi fazladır. Ademoğlunun onda hakkı yoktur” (Tırmızi; Zühd, 9/206)
Benimle olman seni mutlu edecekse dünyada bir yolcunun azığı kadarı ile kifâyet et. Sakın zenginlerle sohbet arkadaşlığı etme. Bir elbiseye yama vurmadan eskimiş sayma.” (Aişe’den; Tirmizî, Libâs 38, (1781).
Bu ülkede asgari ücret net olarak ‘’620 TL’’dir.
Basit bir matematiksel işlem yaparak, bu bahçenin sahiplerini/Karunlarını daha iyi tanıyacağız.
Pek muhterem, Değerli ‘’Müslüman’’ (!) Dış İşleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, oturduğu villaya aylık 39.000 TL kira/riba vermektedir.
39.000 TL / 620 TL = 63 KİŞİ (ort.)
Yani bu zat’ı muhteremin sadece ev kirası ‘’63 adet kendisi gibi ana babadan dünyaya gelmiş’’ insanın toplam yaşamına ayırabildiği bedel ile eşit.
Bu ödeme, Kuran’ın dinine göre ‘’riba, nifak ve hatta şirk’’ dairesine giren bir algının üretimidir. Kuran’ın baş emri olan infak, yani ihtiyacın artanının tamamının dağıtılması, evvela bir önderin, liderin vazifesidir.
“Hiçbir nebinin süslü püslü bir eve girmesi doğru olmaz” (Hanbel; 5/221, Ebu Davud; Atime, 8, İbn Mace; Atime, 56).
“Ben yalnız bölüştürücüyüm” (Buhari; Humus, 7).
Abdestli Kapitalizm bir şirk dinidir. Çünkü şirk kelime anlamı itibari ile ‘’bir mala iki kişinin sahip olması demektir.’’ Dolayısı ile Allah’ın, yani halkın malını gasp edenler, Kuran’ın diline göre şirk ehlidir.
Abdestli Kapitalizm, Allah ve Peygambere yalan isnad etmek sureti ile oluşturulan, emperyalist bir ideolojidir. Bağlı olduğu odakların genel çıkarlarını koruma adına, dinin içeriğini tersyüz etme mücadelesi veren, sosyo-ekonomik bir hegemonyadır.

Abdestli Kapitalistler, mutlak dindarlık iddiası ile faaliyet yürütürler. Ancak bilinmelidir ki; Abdestli Kapitalizmin mimarı bizzat ‘’Haçlı Emperyalizmidir.’’
Kuran verilerine bakıldığında, içerik ve pratiği açısından ‘’Şirk dini’’ saflarında yer alan ‘’Abdestli Kapitalizm’’, dinin toplumcu yüzünü katlederek; dini bir pusu kurma aracı haline getirenlerin ortak mesleğidir…
Bugün, Emperyalizm ile çelişmeyen bir İslam algısı egemen ise, bu tamamen ‘’Abdestli Kapitalizmin’’ eseridir. Çünkü; pratik düzlemde yaşama dikta ettiği din algısı, ‘’okumanın, sorgulamanın ve düşünmenin yasak olarak kabul edildiği’’ bağnaz bir putperestlikten ibarettir.
Dinin gerçeklerinin üzerini örtmek sureti ile oluşturulan bu bağnaz tahakküm, yine Hazreti Resul tarafından yıkılmış, ancak Kerbela harbi ve sonrasında ‘’Abdestli Kapitalistler’’ eliyle tekrar hegemonya haline dönüşmüştür…
Onların bağlı olduğu statükonun genel adı ise; Rabler Hegemonyasıdır.
Rabler Hegemonyası; Allah’a ait kılınan ve özelleştirilmesine cevaz verilmeyen değerleri tekelleştirenlerin ortak adıdır ki, bu pratiği sergileyenlerin dininin adı ‘’Putperestliktir.’’
Kuran’ın öncelikli bir emri olan ‘’infak/mal paylaşımı’’ emrinin üzerini örtmek sureti ile oluşturulan bu tahakküme bina edilen din, nüsukların, şekillerin ve ataperest ezberlerin dinidir. Bu dinin mensupları şu ayetten bihaberdirler;
…. Sana neyi infak edeceklerini/dağıtacaklarını sorarlar; de ki, ‘’kazandıklarınızın ihtiyaçtan artanının tamamını’… (Bakara Suresi 219. ayet)
Bu dinin mensupları için Kuran; ‘’müşrik’’ unvanını kullanmaktadır…
Müşrik, mülk ve saltanatta Allah’a eşler koşmak, Allah’a yaklaştırıcı aracı tanrılar (Rabler) edinmek sureti ile oluşturulan tahakkümün mimarlarının ortak ismidir. Bu odak, dini sadece kendi heva ve heveslerine bağımlı bir kurum olarak algılamak sureti ile dayatır!
Onlara göre din, ecdat kabullerinin dışında bir şey değildir…
Onlara Allah’ın vahyettiğine/Kuran’da ki dine uyun denildiğinde, Hayır! Biz Atalarımız/ulemamız neye uyduysa ona uyarız dediler. Ya ataları doğruyu bulamamış kimseler ise ? (Bakara Suresi 170. ayet)
Hatta, ataperest ezberlerin bağımlısı olmuş bu odakların oyununu bozanları irtidat/dinden çıkartma gibi bir sahtekarlığın gölgesinde katleden bu güruh, işine gelmeyenler için ; reformist, oryantalist, mürted gibi ünvanlar kullanarak tahakküm üretir.
Abdestli Kapitalizmin baş düşmanlarından Allah elçisinin dostu Ebuzerr Gıffari, yine bu güruh tarafından ‘’Rebeze çölüne sürgün edilerek şehit edilmiştir.’’ Bu büyük devrimci insan, mülkte Allah’a eş tutulan Rabler karşısındaki duruşu nedeni ile katledilmiştir. Ancak altı çizilmesi gereken esas mesele şudur;
Ebuzer gibi büyük bir şahsiyeti Rebeze çölüne sürgün ederek katledecek kadar vahşi olan odaklar, bu ve benzeri katliamlara rağmen ‘’müslümanlık’’ iddiasından vazgeçmemiş, ürettiği tahakkümü din diye dayatarak, bu büyük ruhların ayakta tutmaya çalıştığı gerçek din algısını yok etme çabasına girişmişlerdir…
Hatta o kadar ileri düzeyde bir tahribat söz konusudur ki, bunlar; Allah elçisi adına yüzbinlerce uydurma hadis üreterek; Kuran verilerini okunmaz, anlaşılmaz veriler olarak lanse edip, uydurmalarını din adı altında kitlelere pazarlamışlardır…
Bugün yaşanan din, maalesef bu tahakkümün eseri pozisyonundadır.
Bugün dindarlık, sadece nüsuk ve şekillere entegre olma hali olarak algılanır. Bu şekilleri kutsadığı sürece, kişinin ticaretine bakılmaz. Oysa ki Allah elçisi şu ifadeyi kullanmıştır;
Bir kimse ile münasebete girmek için, kendisinin ibadetine bakmayın! dirhem ve dinar ile olan münasebetine bakın… (Hz.Muhammed)
Yeryüzünün bahçe sahipleri, insanlığı inanç ve ideolojik düzlemde köleleştirmiştir. Bunun yegane nedeni, bahçe üzerinde iddia ettikleri ‘’hak payından’’ ileri gelir.
Bir ülkede, Müslümanlık iddiası ile rey toplayanlar, vahyin dinini tersyüz ederek sefahat sürerken, halk cefa içinde kıvranıyorsa; o yöneticiler ‘’müşrik’’, o beldenin dini de putperestliktir.
Ancak, üzücü olan nokta ise; tüm putperestlerin Allah’a inandığı gerçeğidir. Putperestler Allah’a inanıp, O’nun mülküne egemen olmak için O’nun salt mesajını yozlaştırmaya çalışanların ortak mesleğidir…
O günün Ebu Cehilleri, bugün de Allah’a inandığını iddia eden, dini salt nüsuk ve şekillere entegre eden, ve akabininde ‘’sınıfsal uçurumlar üreten’’ cefa ehlinin gözü önünde sefahat süren, jipe binen, villada oturan, sofrasındaki yemek çeşiti fazlalaşan, tevazudan uzaklaşan, iktidara sahip olduğunda muktedirliğini yitiren ve biriktirip kenz edenlerdir…
İktidar, Harun’u Karun yapar.
Dindarlık maskesi takıp ahkam kesenler; vahyin tokadını yediğinde; mutlak hezimet yaşayacaklardır.
Allah topunu ıslah etsin!
Yaşadığımız İslam, alemlerin rahmetinin vahiy yoluyla getirdiği İslam değil; “İslam, İslam olmaktan çıktı.Ben bile tanıyamaz oldum.”- İmam Ali
Eren Erdem

1 yorum:

  1. Bizler Osmanlı zamanında esen İslam rüzgarı fırtınaya dönüştürebilseydik bu kadar acı bir duruma düşmezdik. Kurtuluş reçetesini islamı elden çıkarmakta görenlere maymunlar bile acıyarak bakar.
    ---
    Aziz kardeşim "Serbest Kürsü" adlı kültür ve siyaset dergimizin 8. sayısı çıktı. Aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.

    https://docs.google.com/uc?id=0ByEddY6npGYONDk5M2U0MTUtYzdlOS00YTg5LTgyZGMtMTY3YTBkODM2Yjk3&export=download&hl=en

    YanıtlaSil

SESSİZ KALMA.