Çete kurmaktan, cinayetten, terör örgütü üyesi olmaktan, domuz bağı işkencesi yapmaktan yargılanan isimlerin, tutukluluk süresini düzenleyen CMK’nın 102’nci maddesinden faydalanarak tahliye olması infial yarattı. Bu yeni gelişmeleri, hukukçular değerlendirdi...
CEZA HUKUKÇUSU PROF. DR. ADEM SÖZÜER
“Tedbirler zamanında alınmalıydı”
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutukluluk süreleri Sulh ve Asliye Ceza’lık işlerde bir yıl. Bu süre altı ay uzatılabilir. Ağır Ceza’lık işlerde iki yıl, bu süre üç yıl uzatılabilir. Yani toplam beş yıl. Özel Ağır Ceza Mahkemeleri’nde bu süre iki kat olarak uygulanır.
Yani toplam on yıl. Kanunda belirtilen tutukluluk süreleri dolunca, kişileri serbest bırakmak zorunludur. Kişi mahkum edilmiş ama bu karar temyiz edilmiş ise hakkındaki karar kesinleşmediği sürece suçlu sayılamaz. Yargıtay’ın iş yükü çok diye kişi kanunda öngörülen süreden daha fazla tutuklu kalamaz. Kalırsa bu haksız tutuklama olur. Bu durumda ise ceza ve tazminat sorumluluğu gündeme gelir.
Davaları makul sürede bitirmek adil yargılanma hakkının temel bir kuralıdır. Temel sorunlardan biri Yargıtay aşamasındaki çok aşırı iş yükü ve bunun neden olduğu gecikme. Bu sorun Bölge Adliye Mahkemeleri’nin faaliyete geçirilmesiyle bir ölçüde çözümlenebilir. Kanun beş yıl önce çıktı ama çeşitli dirençler nedeniyle konu hâlâ beklemede. Başka sorunlar da var. Bunlar da çözümsüz değil. Örneğin hakim ve savcı sayısını artırmak bir çözüm. Bunları zamanında yapmamanın bedelini kişileri makul olandan daha uzun tutuklama suretiyle ödetemeyiz.
CEZA AVUKATI ERGİN CİNMEN
“Bu çok absürd bir durum”
Türkiye son derece absürd bir durum yaşıyor. Basit suçlar nedeniyle mağdur olan ve halen cezaevlerinde olan çocuklar varken, çok ciddi suçlarla yargılanan insanlar serbest bırakılıyor. Tabii bu sadece serbest bırakılma, eğer bu insanlar kaçmazlarsa yargılama süreci ardından tekrar tutuklanacaklar büyük ihtimalle. Büyük bir haksızlık söz konusu. Bir çok kişi, nasıl bir mağduriyetin söz konusu olduğunun farkında ancak, 102. Madde’nin kapsamı bu mağduriyeti gidermek için yeterli değil.
102. Madde çıkartılırken tutukluluk süresi Avrupa Birliği standartlarına çekilmek isteniyordu. Şu anda cezaevlerinin yarısı hüküm giymemiş tutuklularla dolu. Şayet bu madde AB’ye sunulduğu haliyle yürürlüğe girmiş olsaydı şimdi, cezaevlerinin yarısı boşalmış olacaktı. Bunlar ışığında, Türkiye’de şu anda savunulamayacak kadar absürd olayların bir arada yaşandığını söylemek gerekir. Tüm bunlar yargı sisteminin yapısal sorunlarından kaynaklanıyor.
CEZA HUKUKÇUSU BAHRİ ÖZTÜRK
“Hizbullah’a az, Ergenekon’a çok mantığı olmaz”
Ben bu yasanın hazırlayıcıları arasındayım. 102. madde bugün kabul edilen 102. madde değil. Bu yasa 4 Aralık 2004’te Meclis’te oybirliğiyle kabul edildi. Dolayısıyla sorgulanması gereken yasa değil, 6 yıl geçmesine ve bu maddenin uygulamaya gireceğinin bilinmesine rağmen hâlâ bir şey yapılmamasıdır.
İnsanların 10 yıl, hatta 14 yıl tutuklu kalmamaları için bu yasa çıkarıldı. Düşünün, 10 yıl bir kişi yargılanıyor ve hakkında hüküm verilemiyor. Sen eğer 14 yıldır hâlâ hüküm vermemişsen bu neden serbest bırakılıyor diyemezsin. Uygulama, bu işi altı yıldır çözmeliydi. Ayrıca diyelim Hizbullah veya PKK sözkonusu olduğu zaman 13 – 14 yıllık süre az bulunyuor; fakat Ergenekon davası sözkonusu olunca 2 yıllık tutuklamalar kabul edilmiyor. Böyle bir çifte standart olmaz.
Eski CMK’da tutuklamada süre sınırı yoktu, 102. maddeyle bir tavan getirildi. Bundan önceki CMK, 15 - 20 yıllık tutuklamalara sebep oluyordu, böyle mi olması isteniyordu?
Deniyor ki, adam müebbetle yargılanıyor, 102. maddeyle serbest kalacak. Ama öyle değil. Bir kere iki imkân var. En basiti adli kontrol. Dışarı çıkan adamı kontrol altında tutabilirsiniz. İkincisi, güvenlik tedbirleri var. Yani adam öldürmeye teşebbüsten yargılanan bir kişi eğer tahliye edildikten sonra işini bitirirse, bunun vebali bu yasayı uygulayanlarda değil, gereken sürede hüküm vermeyenlerde ve o adli güvenliği sağlayamayanlardadır.
Dediğim gibi, bu yeni bir tartışma değil. 6 yıldır hiçbir tedbir alınmaması ve yargılamanın da gerekeni bu yasa geleceğini bile bile yapmaması kabul edilemez.
Zaten bu uzun tutukluluk süreleri AB’nin içtihadına da uygun değildir. Bundan Türkiye yargılandı ve ağır cezalar aldı..
HUKUKÇULAR DERNEĞİ BAŞKANI CAHİT ÖZKAN
“Bu kişilerin salıverilmesi toplum değerlerini ciddi biçimde sarsar”
Bizim sonucun ne olduğuna değil hukuka bakmamız lâzım. Evrensel hukuk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ne der, ona bakmamız lâzım. Bugün Türkiye’de insanlar bir suçtan yargılırken masuniyet karinesi diye bir şey kalmıyor. Tutukluluğun kendisi mahkumiyete dönüşüyordu Türkiye’de. Şimdi bir tarafta mağdurların hakları, bir tarafta sanığın hakları var. Sanık adil bir süre ve şekilde yargılanmalı. Sorun yargının makul sürede yargılamayı tamamlamaması. Şunu düşünün: 8-10 yılda mahkumiyet kararı verilemiyorsa demek ki 20 yıl daha olsa bu karar verilemeyecek demektir. Yargılamanın makul sürede yapılmaması sorun. Yargının kendisini yavaştan alması ve tabii yükünün ağırlığı bu işteki temel problem. Bu çözülmeli. 3-4 yıl yargılama yapılıyor, daha sonra dosya 5 yıl Yargıtay’da bekliyor. Sorun tutukluluk süresi değil yargının yükü ve yargılamayı makul sürede yapamamasıdır.
Tabii kimse burada çeteci, Hizbullahçı, PKK’lı sanıkların salıverilmesini istemiyor. Kamu düzenini bozan kişilerin kamuya tekrar salıverilmesi toplumun değerlerinin ciddi şekilde sarsılması demek. Bu kişilerin işlediği suçlar Türkiye’ye çok ciddi bedeller ödetmiştir. Ama bizinm arzumuz bu vahim suçları işlemiş kimselerin en kısa zamanda yargılanıp haklarındaki kararın kesinleşmesidir. Sözkonusu PKK’lı ve Hizbullahçı isimlerin suçları korku filmlerini bile aratmayacak derecede vahimdir. Elbette bunlar topluma salınmamalı. Bunun için de yargının hızlı çalışması lâzım.
CEZA AVUKATI ALİ RIZA DİZDAR
“Bu yasayla Münevver’in katilini de serbest bırakırsın”
2004’te CMK’ya koyulmuş bir hüküm. Ancak yargı makul sürede bitiremediği için AİHM’de bir sürü dava var. CMK bu hükümlerin uygulamasında gecikiyor. Adli yargılamayı layığıyla yapamıyor. Sanıkların makul süreden fazla tutuklu kalması nedeniyle devreye sokuldu bu yasa. Bu madde 01.04.2004’te devreye girecekti, ancak bir sene sonra 01.04.2008’e ötelendi. Aynı yıl ise 31.12.2010 tarihine çekilerek üç kez uzatıldı. Yasanın çıkışı 2004, yasanın yürürlüğe girişi 2010.
Ancak bu yasa için de Anayasa’ya aykırı bir madde ilave etti. Bazı özel suçlarda tutuklamayı 2 yıla çıkardı. Halbuki bu 1-2 yıllık tutuklamaydı. Tutukluluğun bazı suçlarda 4 yıla çıkartılması Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir durum oluşturdu. CMK’da bu bir devrim ama alt yapısı yapılmamış bir devrim oldu. Artık delilden bireye gidiliyor, ve isimler beni ilgilendirmiyor ama eğer 5 sene içerisinde hüküm verilmezse Münevver’in katilini de serbest bırakırsın. Ayrıca yurtdışından Türkiye’ye ‘yargılayamazsın’ diye iade edilen suçlular var. Neden bu bazı vicdanları sızlatmıyor? Demek ki her şey usulde. Hiç kimse Ergenekon davasının 11 yılda biteceğini garanti edemez.
Biz hukukçulara düşen görev, adil yargılama hakkına, bu devrim niteliğindeki yasanın eksiklerini düzenleyip sahip çıkmak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
SESSİZ KALMA.