6 Ocak 2011 Perşembe

AKP BU CİNAYETLERE KARŞI NEDEN SESSİZ

İran askerlerinin, 12 Aralık’ta, sınırda bir Türk vatandaşını öldürdüğü haberinden sonraydı. Van İnsan Hakları Derneği Başkanı Mehmet Ali Şen’le telefonda konuştum. “Acaba bu ölümler, Bulgaristan veya Yunanistan sınırında olsa idi, Türkiye aynı şekilde yaklaşacak mıydı? Bunu çok merak ediyorum,” diyordu Şen. “Yani Yunan sınırında Yunan askeri öldürse idi veya Bulgaristan sınırında Bulgar askeri Türk vatandaşlarını öldürse idi, aynı mı olurdu diye insanın içinden geçiyor tabii. Kalkıp nota vereceğimiz kesin de, ama söz konusu bu coğrafyanın insanı olunca, biraz farklı davranılıyor. Biz, artık bunu düşünüyoruz. Çünkü İran’ın yaptığı ihlallerin haddi hesabı yok.”

Yunanistan, sınırda insan öldürmedi. Ama Türkiye’den kaçak göçmen akışını engellemek için sınırda tel örgü örmek gibi abuk bir fikre kapıldı. Haklı olarak da topa tutuldu. Da, Şen’in dediklerine kulak vermek gerek. Çünkü ortada ciddi bir çifte standart var. Bu, Yunanistan’a verilen tepki ile de sınırlı değil. İsrail askerlerinin, Mavi Marmara’da öldürdüğü dokuz Türk vatandaşının hakkını savunmak adına milli bir seferberlik ortamı yaratılırken, İran askerlerinin öldürdüğü Türkler sanki ört-bas edilme yarışında. İran’dan hesap soran yok ortada.

TÜRKİYE NEDEN SESSİZ
Niye diye sorduğumda Şen, “Türkiye’nin, İran’la, PKK’ya karşı birlikte çalışması önemli. Din konusunda bir yakınlaşma zaten var. Bunun yanısıra bu öldürülen insanların çoğunun Kürt olması ve çoğunun da dağlardakilere sempati duyması etkilidir bence. Ne biliyim! Türkiye’nin bu kadar sessiz kalması insanın aklına herşeyi getiriyor,” dedi.

Şen, İran askerlerinin, son iki yıl içinde öldürdüğü Türk vatandaşlarının sayısında artış olduğunu anlattı. Çoğu, büyük ihtimal, mazot kaçakçılığı yapan insanlar diyor. “Hani uyuşturucu veya silah kaçakçılığı yapan insanlar da değil. Onlara göz yumuluyor zaten. Burada çok açıklamak istemiyorum. İran askerinin aldığı rüşvet olayı var. Türk askerinin de aldığı iddia ediliyor. Bunu ödeyemeyenler genelde bu saldırılara uğruyorlar.”

Şen, sınırda geçim sıkıntısının zorluklarını anlatıyor. Sınır ticaretine yasal olarak izin verilse, bu insanların zaten kaçakçılık yapmak zorunda kalmayacaklarını söylüyor. Üç-beş kuruş için sürekli canlarını riske atarak yaşamak zorunda kalıyorlar diye de bölge halkının açmazını dile getiriyor…

ÖLDÜRME KASTI VAR
Van İnsan Hakları Derneği Başkanı Mehmet Ali Şen, aynı zamanda avukat da. O yüzden – sıkılarak - soruyorum: İran askerlerinin, kaçakçılık yapan Türk vatandaşlarını öldürmesinin yasal olarak meşru gösterilebilecek bir tarafı var mı? diye. “Yasal olarak kişinin önce yakalanması amaç edilmeli ama İran askerine bakıldığında direkt öldürme kastı var," diyor Şen. "Hani 1-2 atış yapılmış. Bunların hepsi de kafaya isabet etmiş, göğse isabet etmiş. Öyle olaylar yani.”

Bu olaylardan bir tanesini, 12 Mart 2009’da, NTV ekranlarında izledik. Haberde, İran askerlerinin, Van’ın Saray ilçesi Bakışık köylülerinden 9 yaşındaki Doğan Durdu’yu öldürdüğü ve 12 yaşındaki Serkan Durdu’nun da yaralı kurtulduğu belirtiliyordu. Olayın tanığı Ferit Yükdağ, “15-20 kişiydik. İran tarafına giderken, hepimiz toplandık. Küçüklerde bizi takip etmişler,” diye anlatıyordu yaşadıklarını. “Sınırı aşıp, İran’a vardık. Vurulanlar babalarından habersiz atlara binip gelmişler. 15 kilometre sınırı geçmiştik. Çocukları, sınırı geçtikten hemen sonra vurmuşlar.”

Ama Türkiye, Mavi Marmara olayı ardından, Cumhuriyet’in 87 yıllık tarihinde - ilk kez - barış zamanında, sivil Türk vatandaşlarının, yabancı üniformalı askerlerce öldürüldüğünü savunmuştu. Şen ise “Böyle bir şeye katılmamız mümkün mü!” diyerek tepki verdi. Sahi, İran askerlerinin öldürdüğü 9 yaşındaki Doğan Durdu ‘sivil vatandaş’ olarak kabul görmüyor herhalde...

BİZE DE HASSASİYET GÖSTERİLSİN

Bununla birlikte, Şen, İsrail’e verilen tepkinin doğru olduğu kanaatinde. “Türkiye’nin aldığı tutum sevindirici idi bizim için,” dedi Şen. “Kendi vatandaşını korumasına hiç bir zaman karşı değiliz de, keşke bize de aynı hassasiyeti gösterse diye içimizden geçiriyoruz. Hani şunu söylüyorum: Oralara gösterdiği hassasiyeti bize göstermiyor ki, biz de Müslümanız. En az Filistinliler kadar da Müslümanız. Mesele din değil, bu milliyetçiliktir – başka da birşey değil. Hepsi etnik milliyetçiliktir.”

Belki durum o kadar kötü olmasa bile, Ankara’nın, İsrail ve İran askerlerinin öldürdüğü Türk vatandaşlarına gösterdiği yaklaşım farkı, ortada ciddi bir sıkıntının olduğunu gösteriyor. AKP iktidarının, İran’la ilişkilerde statükoyu devam ettirebilmek için sınır bölgesinde yaşayan insanların can güvenliğinden taviz vermeyi göze aldığı gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Şen’in dediği gibi Yunanistan ve İran sınırına duyulan hassasiyetlerde ki uçurum, çifte standardın tescili gibi parlıyor. Ve Şen, Kürt meselesi denilen açmazın özünde – bölge insanlarının – gözden çıkarıldıkları ve memleketin diğer kesimi ile eşit vatandaşlık haklarına sahip olmadıkları hissinde düğümlendiğini aktarıyor.
Yunan seddine rest çekenler, İsrail'e demediğini bırakmayanlar, dileyelim Van’a da – en azından – bir başsağlığı ziyaretine gidebilsinler… (Hasturktv.com)

Tülin Daloğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZ KALMA.