Bu yazının ana motivasyon kaynakları, 16-17 yaşındaki
çocuklarımızı birbirine “kırdıran” futbol iklimimiz ve toplumsal olarak en çok
ihtiyaç duyulan bir dönemde klinik psikolojik terapilerin
Sağlık Bakanlığı'nca yasaklanması ironisi olmuştur.
İlk örneğimiz Florya’dan. Fenerbahçe ve Galatasaray “fidanları” arasında oynanan ve insan demekte zorlandığımız bir canlı türünün sahaya inerek gencecik çocukları tekme tokat dövmelerinin utancını sadece o “canlı türü”ne yüklemek hiçbirimizi kurtarmaz, bu utanç hepimizindir. Başta ulusal medya ve spor Bakanlığı olmak üzere emeği geçen herkesi ku(n)tlarız.
Çözüm önerimiz şudur;
Hem saldırıya uğrayan gencecik
çocuklarımız hem de saldırgan canlı türünün elemanları
Türk Psikiyatri Derneği’ne başvursunlar ve birkaç doz uyuşturucu etkili ilaçla hepsi Leyla olsun kardeş kardeş uyusunlar! Sakın ola psikolojik terapi alıp da normal yollardan “idrak” yoluna giderek ilaç
sektörünü sekteye uğratmasınlar, zaten ilaç sanayi can çekişiyor, şurda!
İkinci örneğimizin mekanı, Beşiktaş İnönü Stadı
çevresi. Beşiktaş ile bir futbol “
oyunu” için İstanbul’a gelen Bursaspor taraftarı bir
grup ile,
ev sahibi “Çarşı keyif veren maddeler hariç her şeye karşı” grubu stad önünde birbirine girdi.
Çarşı grubuna mensup kişilerin çok sakin bir üslupla rakip taraftarları hacamat ettiği birçok gazete ve tv ekranından topluma ulaştı. Buna karşın Bursaspor taraftarının çok gergin olduğu ve kendilerini kontrol edemedikleri gözlendi.
Çözüm önerimiz şudur;
İstanbul’a deplasmana gelen rakip takım taraftarları Çamlıca gişelerinde durdurulsun,
Türk Psikiyatri Derneği’nin kuracağı standdan
bedava ilaç
dağıtımı yapılsın ve psikolojik terapiyle sağlanması gereken normalleşme süreci ilaç
marifetiyle dakikasında sağlanarak herkes “gevşetilsin” (Prozac isimli ilacı on yıllarca 80
tl den satan ilaç
firmalarının soygununa, aynı ilacı 8
tl ye kadar indirterek darbe vuran
Sağlık Bakanlığı’na “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diyelim, tam olsun)
Üçüncü örneğimiz, külliyen ülkemiz;
Malum Futbol Federasyonumuz, önlenemeyen her şiddet olayı sonrası topu sporda şiddet yasasına ve kulüplere atıyor. Kendi mantığı ve yetki
paylaşımı içinde anlaşılır bir yanı olsa da, futbolu idare eden tek yetkili makam olarak çok daha etkin önlemler almaları ve çözüm üretmeleri bekleniyor. Şimdi bizden
öneri beklerler,
Önerimiz şudur;
Futbol Federasyonu Türk Psikiyatri Derneği ile bir protokol imzalasın ve her stadın girişine prozac vb otomatı konulsun, olmadı her bilet alana bir prozac hediye edilsin, ağız yoluyla alınan ilaçların “kafi” gelmeyeceği durumlar için de iğneci ekiplerin hazır tutulması sağlansın. Bu protokol uygulanırsa tribünlerde değil şiddet olayı görmek, çok
insani yakınlaşmaların olacağı aşikardır. Bu protokol maddelerinden biri de, halen kulüplerde görev yapan psikologların iş akitlerinin derhal feshi yoluyla “ilaç almadan normalleşme” gibi çağdışı ve zaman kaybından başka anlamı olmayan yolların terk edilmesini sağlamalıdır.
Bu kadar ironiden sonra şu tespitle kapatalım;
Dünya’nın tüm çağdaş ülkelerinde psikologların en az psikiyatristler kadar
önemli, hatta Batı dünyasının yarattığı “
değerler” bakımından psikologların çok daha
önemli olduğunu bu dünyanın içindeki herkes bilir. Zira psikolojinin “ilaçla
tedaviye gerek kalmadan önleyici” yönünün
insani açıdan çok daha kıymetli olduğu humanist ve rasyonel aklın ortak görüşüdür. Ama belli ki ilaç
şirketleri öyle düşünmüyor,
Sağlık Bakanlığı da
sahneye konan bu
oyunun “ironik kahramanı” olarak
ödüllük bir performans sergiliyor.
Osmanlı’nın Maarif bakanı demiş ya hani
, “şu okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdik” diye. Sağlık Bakanlığı da, birkaç kötü “psikolog” örneğinden yola çıkarak denetim görevini yapmak yerine, komik olmak pahasına “yasssah”çılığı seçiyor. Güleriz gülünecek halimize, eh yakışır…
Sedat Tunalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
SESSİZ KALMA.